Counter

29 Aralık 2011 Perşembe

Ben hazırım. 2012 gelebilir !

Evimizi temizledim, ağacımızı kurdum, süsledim, hediyelerimi şimdilik siz göresiniz diye yerleştirdim sonra kaldırdım o gece koyacağım ağacın altına ki kimse sabırsızlanıp atlamasın. Yarın da ablam gelecek; sonra da 2012. 

Aslına bakarsanız maksat kötü 2011 gitsin; aman da yenisi, 2012 gelsin kutlamasından çok, andan anı çıkarmak işte. Küçük mutluluklar katmak yaşama. Rutini biraz kırmak, özen göstermek, sevdiklerine bir kez daha sarılmak, koklamak. Yoksa ne farkı var 31 Aralık ile 1 Ocak' ın değil mi? 

Ben bu yıl çalışmadığım bir yıl geçirdim. 1994 yılından bu yana ilk kez kimse için çalışmadım, patronum yoktu, amirim yoktu, çalışanlarım yoktu, sadece ben ve sevdiğim insanlar vardı hayatımda. Kendim ve sevdiklerim için çalıştım, onları ve kendimi mutlu etmek için. Yo emekli olmadım, iş hayatımı bitirmedim, sadece ara verdim çalışmaya ama iyi ki de verdim, kendimi buldum, kendimi sevdim, hayatı yeniden sevdim, unuttuğum güzellikleri yaşadım. Bana bu lüksü yaşama fırsatı verdiği için cesaretime, hayata ve eşime sonsuz teşekkür ettim, şükrettim. Nefes almak güzel şey... Sağlık en büyük nimet. Zor günlerim oldu ama 2010 kadar arızalı ve iniş çıkışlı değildi yaşam. 


25 Aralık 2011 Pazar

Örgüler bitti...

Geçen hafta yoğun ve tatlı idi. Annem ve babam yanımda idiler, alışverişlere gidildi; yürüyüşler yapıldı; gezildi tozuldu, yemekler yenildi, çok güzel bir hafta idi özetle...

Beraber aşure, elmalı turta, saç böreği yaptık. Hepsinden azıcık yedim, gerçekten... Fotoğraflamak hiç aklıma gelmedi ki...

Dün annemle babamı otobüse bindirdikten sonra bir mahzunluk çökmedi değil ama hayat... Bloglarınıza gelemedim, gezemedim, vakit ayıramadım ancak bugün oturdum makinemin başına :)

17 Aralık 2011 Cumartesi

Yılbaşı hediyeleri için deneysel çalışmalar

Öncelikle bu yılbaşı gecesinde birlikte olacağımız ablam ve sevgili arkadaşım D için hediyeler yapıyorum, sonra annelerim için babam için eşim için falan filan, uzar gider ama işin içinden bir türlü çıkamıyorum. 

Bir kere söz verdim kendime, bu yıl hediye için her ne istiyorsam kendim yapacağım, daha özel olacak, ayrıcalıklı; rengarenk paketlenecek; ağacın altına konulacak; üzerine kurdeleler, isimler vs.vs. Sahne gözümün önünde, ama bir türlü işin içinden çıkamadım... Neden? Çünkü mükemmel olsun istiyorum, bir sürü olsun istiyorum, tam bitti artık zannetsinler 'hey bakın burada bir kaç paket daha var bunlar kimin acaba' diyeyim, yine sevinsinler filan istiyorum...  

Öncelikle herkese özel mektuplarımı yazdım, el yazısı, zarfladım, onlar hazır. Sonra herkese başka hiç bir yerlerde bulamayacakları çerçevelerini de yaptım. Sonra istedim ki güzel boyunluklar öreyim. İşte orda takıldım. Bu kaçıncı söküşüm bilemedim. 

İstedim ki bu tarz bir şey olsun. 


12 Aralık 2011 Pazartesi

Yarı mamul battaniye :)

Neden yarı mamul, çünkü kendimce en önemli kısmını, süsleme olayını bitirdim. Hala yarı mamul çünkü daha arkasına kumaş geçirilip kenarlarına da biye yapılacak. Neden hala yapılmadı bunlar kadın? derseniz mazeretim var elbet. Şöyle ki: Uygun kumaşım yok. E alaydın derseniz ona da cevabım var. Alıcaktım ama annem dedi ki ben geliyorum bir haftaya (muhtemelen 19 Aralık), elimde de nefis bir kumaş var ona uygun, getireyim bir bak beğenmezsen yine alırsın. Tamam dedim söz dinledim fena mı ettim :)

Hele bir gelsin, bakalım bizim battaniye haftaya mı bitecek, ben kumaşı beğenmeyip kumaşçıya gidip yenisini alınca mı? Ama çok sürünmez artık yıl içinde biter çünkü sürünme nedeni kararsızlıktı biliyorsunuz, bilemedim nasıl süsleyeceğimi... Karar verdim, bitirdim.

İşte battaniyenin süslenmişi :


9 Aralık 2011 Cuma

Mimler, Kaplumbağa Aşkı ve Anılar

Aslında mim konusunda sıkıntıya gelemeyip kendimi muaf ilan ettim ya ilk ve son kez muafiyetime kısa bir ara veriyorum. Çünkü: 
1. İki çok sevdiğim bloggerdan birden geldi, ikisi de anlayışlıdır bu konularda kızmazlar bana ama iki kişi birden olunca ben rahat edemedim. 
2. Elimdeki işler bitemiyor, araya minik tefek işler giriyor ve hiç bir şey paylaşamıyorum 4-5 gündür. 
3. Yeni takip etmeye başladığım güzel baba Hypo dün çok güzel bir yazı yayınladı ve benim kaplumbağa anılarım canlandı, Nil de teşvik edince bu konudan bahsetmek de farz oldu. 

Derken derken ürün paylaşımı dışında kocaman bir başlık çıktı ortaya. Hal böyleyken başlığımdan da anlaşıldığı üzere konumuz uzun, şimdiden sabrınız için teşekkür ederim. 

Önce sevgili arkadaşım Hobihuzur, ardından da yine Berk' in annesi canım Nil mimledi beni aynı konuda... 

Hakkımızdaki 7 gerçek. Çok tehlikeli bir konu :) Yazmak ya da yazmamak işte bütün mesele. Ya yazmamam gereken şeyleri de yazarsam ya kendi kendimi mahcup edersem, utandırırsam. Haydi hayırlısı : 

5 Aralık 2011 Pazartesi

Minik hediyelikler...

Hani takınca takarsın ya, sürekli aynı şeyi yaparsın... Boyama ise boyama, dikişse dikiş. Ben de lavanta keselerine taktım. Daha önceki haftalarda çuvaldan yapmıştım bir kaç tane, önce onları abarttım ve çoğalttım, şu şekilde:


Sonra çuvaldan daha ince bir malzemeye etamine geçtim ve yine abarttım :) Bir sürü fotoğraf ekledim o yüzden uzun uzun yazmayacağım, buyrun bakalım:

3 Aralık 2011 Cumartesi

Dağıldım, tadı damağımda kaldı, burnumun direği sızladı...

Evet 'Dedemin İnsanları' ndan bahsetmeye çalışıyorum... 

Dün akşam eşim ve çok sevdiğim iki arkadaşımızla gittik filme... Ben Çağan Irmak' ı çok beğenirim. Anlatmak istediklerini çok dozunda verir bence. Abartmaz, anlatır kenara çekilir, sen üstüne kurup durursun. Ne almak istiyorsan onu alırsın. Tüm filmlerini izledim Babam ve Oğlum, Mustafa Hakkında Herşey, Prensesin Uykusu, Issız Adam, Karanlıktakiler... Her filminden ayrı bir tat kaldı bende... Ama bu film bambaşka... 

Diğer yazılardan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...