Counter

18 Ocak 2013 Cuma

Bir battaniye hikayesi daha

Lara' nın battaniyeleri diye bir yazı dizisi mi hazırlasam dedim başlığı atarken bir yandan da. Aşk, emek, sevgi, nefret, vefa tekmili birden, iş yapar mı dersiniz? 

Daha önce de defalarca bahsettiğim (veya bahsettiğimi sandığım) gibi Lara' nın bir sürü örgü battaniyesi var. Hayır ben yapmadım. Hiç o kadar detaylı işlere giremedim hamileyken; bu saatten sonra da hayatta girmem, (iddialı mı oldu biraz; pek tabi de girebilirim çok sevdiğim bir model olursa ama). Annem sağolsun ve arkadaşları ve komşuları, akrabalar... Sözleşmemişler, konuşmamışlar, hepsi birbirinden sevgi dolu, hatırlı, özenmişler, kızıma sıcacık battaniyeler örmeye karar vermişler hatta örmüşler. Sağ olsunlar varolsunlar. Atacak satacak halimiz yok, illa ki kullanılmalı ya da en azından bir süre dolap beklemeli yazık onca emeğe değil mi, bir yıl raf ömrü biçtim şimdilik emeğe saygı mahiyetinde (soran eden olursa 'ay hiç kullanmaz olur muyum, çok teşekkür ederiz teyzesi çok da sevdik hep de kullanıyoruz' demek lazım, göstermek lazım en kötü ihtimalle anneme yani) sonrasında yazık bunca emeğe dolap mı beklesin onca çocuk sıcak battaniyeler beklerken deyip illa ki gönderilecekler lüzumlu yerlere. 

11 Ocak 2013 Cuma

İdefix, Digitürk ve Klima bakımında kampanya yapan bilimum teknik servisler bi gidin !!!

Çok sinirliyim. En çok idefixe. Artık isimini özel isim olarak bile saymıyorum görüyorsunuz son derece kasıtlı olarak küçük harfle yazdım başharfini.

Ben yıllar evvel ilk internet alışverişimi idefixden yapmıştım.  O zamanlar istediğim kitapları filmleri bulamıyordum yaşadığım yerde ve mecburen sipariş veriyordum sonra hacı yolu gözler gibi de bekliyordum. Evet o zamanlar da gecikirdi siparişleri ama bu kadar pişkin değillerdi; en azından gönderilen maillere dönerlerdi, falanca kitabı temin edemedik, temin ettiklerimizi gönderelim de öbürü de gelince ayrıca yollarız olmaz mı diyorlardı filan....  

30 Aralık 2012 Pazar

2012 den 2013 e

Aslında ne farkı var 31 Aralık' ın 1 Ocak' tan? 
Eskiyen yıl mı acaba? 
Eskiyene değil de eskitene mi bakmalı?  
İşte bu kutlamanın nümayişin nedeni de monotonu biraz kırmak, güne keyif katmak, yaşama sevincini tetiklemek değil mi? Kendimizi kandırmak demeyelim de tatlı minik oyunlar diyelim :) 

Yeni bir yıl daha kapıda, hızla eskitilmek için bekliyor. Her zamanki gibi umutlar, iyi dilekler, planlar, yapılacaklar listeleri yüklenecek ilk günden omuzlarına. Onun işi de zor ki...
Pesimist mi oldu biraz giriş. Aldırmayın olur bazen... 

20 Aralık 2012 Perşembe

Yağmur, yine Yağmur, hep Yağmur Yarabbi şükür

Bu memleketi bilen bilir, yağmurlar başladı mı durmaz. Günlerce yağar, yağar, yağar... Hava delice kapalıdır, kapkaranlık. Sonra saçma sapan bir rüzgar çıkar, bulutlar dağılacak da yağmur duracak diye sevinirsiniz, bir umut, ama yok o saçma rüzgar fırtınaya çevirir, çatıları uçurur, camları patlatır, gece uykunuzu kaçırır. Artık teslim olursunuz, hiç bitmeyecek hiç diyerek. Sonra bir anda, günler geceler sonra hala delice yağarken yine aniden güneş görünür, bulutlar deli gibi sağa sola kaçışır ve hava açar. Hepsi üç dakikada.... Şaşırıp kalırsınız. Ama açtığı gibi anında kapatabilir de... Aman işte eserli bir iklim, ne zaman ne yapacağı belli olmayan bulutlar, depresyonlu bir güneş, her dem haklı olarak şikayetçi insanoğlu.... 

Pazar gecesinden beri durum budur. En azından şehrin bu tarafında budur. Belki diğer tarafında tam tersi olabilir, arada hepi topu 50 -60 km var ama olsun olabilir. Ama buna da şükür diyoruz, çünkü en azıdan fırtınaya çevirmedi rüzgar. Geçen hafta pazar akşamı artık akıllandığımızdan kapatarak uyuduğumuz modem yine de pöfleyince üç gün internet bağlantımız yoktu ki vakitsizlikten kullanamasam bile yokluktan kullanasım geldi. Kimseyi okuyamadım, arkadaşlarımla konuşamadım, et suyunu nasıl hazırlayacağıma iç güdülerimle karar vermek zorunda kaldım, "Oktay Usta" sız... Sefalete bakın. 

30 Kasım 2012 Cuma

Eski havlularla işkence seremonisi

Size göre tembel bir blogger olabilirim, oradan bakınca öyle görünüyor biliyorum (savunmadayım bir dakika kesmeyin) ama kendime ayıracak beş dakikam bile olmuyor ki gün içinde, doğal olarak da yazamıyorum. Akşam Lara uyuduğunda da değil bilgisayarı açıp yazı yazmak ağzımı açıp konuşmaya mecalim kalmamış oluyor. Henüz yürümüyor dikkatinizi çekerim, emeklemiyor da üstelik uslu bir bebek ama beni yönetiyor işte yine de :) Hani doktoru sormuştu bana ne zaman işe dönüyorsunuz diye; dönmüyorum dediğimde de gülerek hadi bakalım demişti. Ben anladım onun ne demek istediğini ama sanmayın ki şikayet ediyorum. 

Aslında anlatacak bir sürü şey var hatta bu ara yine uykularımdan çalıp yarım kalan bir işimi bile bitirdim ki onu göstermeye geldim zaten. Ama önce en önemli haberi vereyim: Diş. Hem de iki tane. 

Diğer yazılardan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...