Counter

29 Aralık 2011 Perşembe

Ben hazırım. 2012 gelebilir !

Evimizi temizledim, ağacımızı kurdum, süsledim, hediyelerimi şimdilik siz göresiniz diye yerleştirdim sonra kaldırdım o gece koyacağım ağacın altına ki kimse sabırsızlanıp atlamasın. Yarın da ablam gelecek; sonra da 2012. 

Aslına bakarsanız maksat kötü 2011 gitsin; aman da yenisi, 2012 gelsin kutlamasından çok, andan anı çıkarmak işte. Küçük mutluluklar katmak yaşama. Rutini biraz kırmak, özen göstermek, sevdiklerine bir kez daha sarılmak, koklamak. Yoksa ne farkı var 31 Aralık ile 1 Ocak' ın değil mi? 

Ben bu yıl çalışmadığım bir yıl geçirdim. 1994 yılından bu yana ilk kez kimse için çalışmadım, patronum yoktu, amirim yoktu, çalışanlarım yoktu, sadece ben ve sevdiğim insanlar vardı hayatımda. Kendim ve sevdiklerim için çalıştım, onları ve kendimi mutlu etmek için. Yo emekli olmadım, iş hayatımı bitirmedim, sadece ara verdim çalışmaya ama iyi ki de verdim, kendimi buldum, kendimi sevdim, hayatı yeniden sevdim, unuttuğum güzellikleri yaşadım. Bana bu lüksü yaşama fırsatı verdiği için cesaretime, hayata ve eşime sonsuz teşekkür ettim, şükrettim. Nefes almak güzel şey... Sağlık en büyük nimet. Zor günlerim oldu ama 2010 kadar arızalı ve iniş çıkışlı değildi yaşam. 


25 Aralık 2011 Pazar

Örgüler bitti...

Geçen hafta yoğun ve tatlı idi. Annem ve babam yanımda idiler, alışverişlere gidildi; yürüyüşler yapıldı; gezildi tozuldu, yemekler yenildi, çok güzel bir hafta idi özetle...

Beraber aşure, elmalı turta, saç böreği yaptık. Hepsinden azıcık yedim, gerçekten... Fotoğraflamak hiç aklıma gelmedi ki...

Dün annemle babamı otobüse bindirdikten sonra bir mahzunluk çökmedi değil ama hayat... Bloglarınıza gelemedim, gezemedim, vakit ayıramadım ancak bugün oturdum makinemin başına :)

17 Aralık 2011 Cumartesi

Yılbaşı hediyeleri için deneysel çalışmalar

Öncelikle bu yılbaşı gecesinde birlikte olacağımız ablam ve sevgili arkadaşım D için hediyeler yapıyorum, sonra annelerim için babam için eşim için falan filan, uzar gider ama işin içinden bir türlü çıkamıyorum. 

Bir kere söz verdim kendime, bu yıl hediye için her ne istiyorsam kendim yapacağım, daha özel olacak, ayrıcalıklı; rengarenk paketlenecek; ağacın altına konulacak; üzerine kurdeleler, isimler vs.vs. Sahne gözümün önünde, ama bir türlü işin içinden çıkamadım... Neden? Çünkü mükemmel olsun istiyorum, bir sürü olsun istiyorum, tam bitti artık zannetsinler 'hey bakın burada bir kaç paket daha var bunlar kimin acaba' diyeyim, yine sevinsinler filan istiyorum...  

Öncelikle herkese özel mektuplarımı yazdım, el yazısı, zarfladım, onlar hazır. Sonra herkese başka hiç bir yerlerde bulamayacakları çerçevelerini de yaptım. Sonra istedim ki güzel boyunluklar öreyim. İşte orda takıldım. Bu kaçıncı söküşüm bilemedim. 

İstedim ki bu tarz bir şey olsun. 


12 Aralık 2011 Pazartesi

Yarı mamul battaniye :)

Neden yarı mamul, çünkü kendimce en önemli kısmını, süsleme olayını bitirdim. Hala yarı mamul çünkü daha arkasına kumaş geçirilip kenarlarına da biye yapılacak. Neden hala yapılmadı bunlar kadın? derseniz mazeretim var elbet. Şöyle ki: Uygun kumaşım yok. E alaydın derseniz ona da cevabım var. Alıcaktım ama annem dedi ki ben geliyorum bir haftaya (muhtemelen 19 Aralık), elimde de nefis bir kumaş var ona uygun, getireyim bir bak beğenmezsen yine alırsın. Tamam dedim söz dinledim fena mı ettim :)

Hele bir gelsin, bakalım bizim battaniye haftaya mı bitecek, ben kumaşı beğenmeyip kumaşçıya gidip yenisini alınca mı? Ama çok sürünmez artık yıl içinde biter çünkü sürünme nedeni kararsızlıktı biliyorsunuz, bilemedim nasıl süsleyeceğimi... Karar verdim, bitirdim.

İşte battaniyenin süslenmişi :


9 Aralık 2011 Cuma

Mimler, Kaplumbağa Aşkı ve Anılar

Aslında mim konusunda sıkıntıya gelemeyip kendimi muaf ilan ettim ya ilk ve son kez muafiyetime kısa bir ara veriyorum. Çünkü: 
1. İki çok sevdiğim bloggerdan birden geldi, ikisi de anlayışlıdır bu konularda kızmazlar bana ama iki kişi birden olunca ben rahat edemedim. 
2. Elimdeki işler bitemiyor, araya minik tefek işler giriyor ve hiç bir şey paylaşamıyorum 4-5 gündür. 
3. Yeni takip etmeye başladığım güzel baba Hypo dün çok güzel bir yazı yayınladı ve benim kaplumbağa anılarım canlandı, Nil de teşvik edince bu konudan bahsetmek de farz oldu. 

Derken derken ürün paylaşımı dışında kocaman bir başlık çıktı ortaya. Hal böyleyken başlığımdan da anlaşıldığı üzere konumuz uzun, şimdiden sabrınız için teşekkür ederim. 

Önce sevgili arkadaşım Hobihuzur, ardından da yine Berk' in annesi canım Nil mimledi beni aynı konuda... 

Hakkımızdaki 7 gerçek. Çok tehlikeli bir konu :) Yazmak ya da yazmamak işte bütün mesele. Ya yazmamam gereken şeyleri de yazarsam ya kendi kendimi mahcup edersem, utandırırsam. Haydi hayırlısı : 

5 Aralık 2011 Pazartesi

Minik hediyelikler...

Hani takınca takarsın ya, sürekli aynı şeyi yaparsın... Boyama ise boyama, dikişse dikiş. Ben de lavanta keselerine taktım. Daha önceki haftalarda çuvaldan yapmıştım bir kaç tane, önce onları abarttım ve çoğalttım, şu şekilde:


Sonra çuvaldan daha ince bir malzemeye etamine geçtim ve yine abarttım :) Bir sürü fotoğraf ekledim o yüzden uzun uzun yazmayacağım, buyrun bakalım:

3 Aralık 2011 Cumartesi

Dağıldım, tadı damağımda kaldı, burnumun direği sızladı...

Evet 'Dedemin İnsanları' ndan bahsetmeye çalışıyorum... 

Dün akşam eşim ve çok sevdiğim iki arkadaşımızla gittik filme... Ben Çağan Irmak' ı çok beğenirim. Anlatmak istediklerini çok dozunda verir bence. Abartmaz, anlatır kenara çekilir, sen üstüne kurup durursun. Ne almak istiyorsan onu alırsın. Tüm filmlerini izledim Babam ve Oğlum, Mustafa Hakkında Herşey, Prensesin Uykusu, Issız Adam, Karanlıktakiler... Her filminden ayrı bir tat kaldı bende... Ama bu film bambaşka... 

22 Kasım 2011 Salı

Terliğin dönüşümü :)

Bir zamanlar sakin, huzurlu bir evin terlik dolabının alt raflarında, eskisi kadar ilgi görmeyen, emektar bir terlik yaşarmış. Artık kimse tercih etmiyormuş onu. Ne evin erkeği, ne de misafirleri. Ama evin kadını atmaya da kıyamıyormuş çünkü hala kullanılabilir durumda imiş.

Derken derken bir gün evin kadını M&S mağazasını gezerken çok güzel pembe bir terlik görmüş ve bilin bakalım ne olmuş :)

Emektar terlik, evde bulduğu bir iple birleşmiş ve evin kadınının ayaklarını ısıtmaya başlamış:



21 Kasım 2011 Pazartesi

Ben de denedim :))

Banu abla denemiş geçen cuma günü. Görür görmez bayıldım. O da  Fikir Vermesi Adına  adlı blogdan esinlenmiş. Bende bu halkalardan bolca var. Biliyorsunuz bir ara fular askısı yapmıştım, sonra başka bir 'şey' daha yaptım ama bir şeye benzetemediğim için kullanamadım.

Cuma günü Banu ablada görünce yine elimdeki işi bırakıp aldım elime halkayı ve meşhur kahve-mavi kalın yünü ve yaptım. Sanırım Banu abla altını da birlikte örmüş ama ben banyo sepetlerindeki sistemle ayrıca ördüm ve mutlulukla işinin başına koydum yeni ürünümü. İşe yarar bir şey yapmanın mutluluğu gibisi yok :))

İşte vestiyerdeki yeni bozuk para sepeti :)
(Fotoğraflarımın kusuruna bakmayın. Telefonla çekmek zorunda kaldım ve üzerinde oynama da yapamadım nedense olmadı. Kaydedemedim filan. İlginç...) 


19 Kasım 2011 Cumartesi

Haftasonu Kaçamağı :)

Bizim kaçamağımızdan ne olacak Allah aşkına. Karbonhidrat işte :) Öğleden sonra canım resmen karbonhidrat çekti. Yememeye çalışıyorum aslında zararlı denilen şeylerden ama dayanamadım. Kıyamam canıma ben (nasıl sevdim kendimi), tamam karbonhidrat iyi bir şey değil biliyorum ama tatlı kadar da kötü değil J


Dolayısıyla kalktım bildiğim en basit hamuru yaptım. Toplam 10 dakika hamur, 15 dakika pişme süresi, 30 dakika sonra da tüketime geçmiştik bile :) Eğer bir gün sizin de güzel canınız acilen karbonhidrat çekerse tarifi aşağıda veriyorum. 

Hepimize iyi hafta sonları J


18 Kasım 2011 Cuma

Şimdi bu da nereden çıktı ???

Israrla yarım yarım benden ilgi bekleyen başka işler dururken bunlar nereden çıktı inanın bilmiyorum. Bugün içimden bunları yapmak geldi. Sanırım diğer yarım işlerdeki kararsızlıklar yüzünden zaman kazanmaya çalışıyorum :)

Aklımda bile yoktu ama birden baktım ki çuvalı kesiyorum :) Gerçi hiç de kalmamıştı dolabımda iyi oldu. Anahtarlık, magnet, lavanta kesesi filan, hepimizin çekmecesindeki minik hediyeliklerden. Ben de başladım yapmaya, hala devam ediyorum da bunlar bitenler şimdilik... 

Terlik pazartesi, battaniye de biraz daha sonra inşallah. Herkese iyi hafta sonları...

* Fotoğraflar tıklayınca büyüyor biliyorsunuz 

11 Kasım 2011 Cuma

Büyüyünce "Battaniye" olacak :)



Malum bayram, vakit bulduğum her an elimde idi polar parçalar ve sonunda en azından biraz şekillendi ama henüz bitmedi. Sadece parçalar birleşti; daha arkasına bir kumaş (ya da polar) geçecek, kenarları biyelenecek ve parçaların üzerine de bir şeyler işlenecek veya aplike yapılacak emin değilim. 

5 Kasım 2011 Cumartesi

2 Kasım 2011 Çarşamba

Ne yapsam olmuyor :(

Bugünlerde bir yeteneksizlik, bir beceriksizlik anlamak mümkün değil. Ne yapsam beğenemiyorum. Yani idare eder tamam da güzel olmuyor. Genelde beğenirim yaptıklarımı ama Sezar' ın hakkı Sezar' a, olmayınca olmuyor işte. Ne olur alkış beklediğim için böyle konuştuğumu düşünmeyin, ama bugün niyetim yapamadıklarımı(!) paylaşmak.

Boş durmuyorum bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama içime sinmedi diye paylaşmazlık etmiim dedim. Bunlar deneysel oldu, daha iyilerini yapacağım inşallah ama demek ki bugünlerde değil.

Bereket kuşlarından yapmak istedim iki gündür uğraş uğraş bir türlü tutturamadım kuşların şeklini, yine de en güzelini paylaştım aşağıda. Sonra bugün sabah ablam için bir poşet çay kutusu yapayım dedim o da bu kadar oldu zaten verilecek gibi değil. Bir tane daha yapıcam bu durumda, bakalım ne zaman. En iyisi yarın etamine başliim ben :)


27 Ekim 2011 Perşembe

Tatsız günlere keyif katmak...

Önce canım ablam bir koli yolladı uzaklardan. Bir açtım ki içinden okumak için listeye aldığım ama henüz edinemediğim, kolay okunur cinsten ve tavuk suyuna çorba tadında bir Küçük Mucizeler Dükkanı ile henüz başlamadığım ama çok sürükleyici olduğunu tahmin ettiğim Aklından Bir Sayı Tut çıktı. Keyifle kenara aldım onları ardından minik ama bir o kadar da ağır bir şeye ulaştı elim. Bir taş ama o kadar güzel boyanmış ve süslenmiş ki, bayıldım. Hemen sehpada yerini aldı. Sonra bitti mi derken içinden bir de mor babet çıkmaz mı :) Çok beğendim, çok sevindim. Bu yılın en güzel rengi benim için mor ve tonları çok huzur veriyor bana son zamanlarda.


25 Ekim 2011 Salı

Orada kimse var mı?

Yılın son ayları kayıplar çoğalır hep, kazalar, hastalıklar, vakitli vakitsiz ölümler, şehitler, afetler... Kış da cabası...

Şehitlerimizin acısını yaşarken bir de deprem felaketi geldi memleketimizin başına. Öğretmenlerimiz, çocuklarımız, vatandaşlarımız... Kayıp çok fazla... Hala göçük altında canlı insanlar var; bu sabah yedi aylık hamile bir kadın kurtarılmış iki çocuğu ile. Dualarımız hep onlarla.

Bu arada bazı kendini bilmezler terör olayları nedeni ile bölgenin bu felakete uğradığını yazarak mutluluklarını ifade ettiler, anlamsızca "oh olsun" yazdılar sosyal paylaşım sitelerinde. Anlamak mümkün değil...

18 Ekim 2011 Salı

Sepetçi geldi hanıııııım :)

Hayır efendim tembel değilim. İnanın hiç boş durmuyorum. Film izliyorum, kitap okuyorum (Amin Maalouf kitaplarına geri döndüm), yemekler deniyorum, temizlik yapıyorum kışa hazırlık ve sepet örüyorum :) Kafamda bir sürü başka proje var ama şimdilik sadece sepet yapıyorum işte. Elim o kadar alıştı ki, bir yandan yapıp bir yandan başka işler planlayabiliyorum. Yani bir nevi elim işte aklım kimbilir nerelerde? Dolayısıyla bu ara böyle, sepet.

Aklımda bir örgü pelerin hırka (kırçıllı gri, kaba dokulu), bir minik polar battaniye (Ecer' den esinlendim), hediyelik keçe magnetler gibi bilimum proje var, ama demek ki yeni başlangıçlar için uygun bir dönemde değilim eskilerle takılmak istiyorum o yüzden de sepet yapıyorum, sepet :)) 

Yeni imalatlarım da bunlar : 


4 Ekim 2011 Salı

Yeni sepet, yeni sticker, yeni mim (!)

Yine bir sepet yaptım. Geçen sefer söylemiştim ya çok sevdim ben bu işi devam ederim diye. Dedim ki bir sürü yapayım elimin altında olsun, kiminin içine cici sabunlar, kiminin içine kuru çiçekler, kiminin içine banyo setleri (şampuan, kese, losyon, havlu, ıvır zıvır) kiminin içine meyveler doldurup hediye ederim :)

İşte bu düşünce ile bir tane de dün yaptım ve bu kez kenarlarını farklı bitirdim. Ben daha çok sevdim, daha sade oldu.

Yalnız sanırım dikine birleştirilen parçalar biraz daha kalın olmuş çünkü 24 değil 23 tane dikebildim ve hal böyle olunca bir kahve bant işi bozdu ve alttan üstten örerken finalde üstten üstten oldu ve üstte kalan o fazla kahve parçaya da pullar dikip süsledim ki göze batmasın. İşte sonuç :


1 Ekim 2011 Cumartesi

Alanay' dan aldım bakalım nerelere vericem?

Şimdi bildiğiniz gibi ben bu blog işlerinde yeni sayılırım mimmiş, ödülmüş, dürtmekmiş pek anlamıyorum ama sevgili Alanay, nam-ı değer komşum beni mimlemiş cuma günü. Onu da ecnebi bir abla mimlemiş taaa Brezilya' lardan. O da sağolsun bizlere dağıtmış mimi. Bizim de yapmamız gereken dağıtmakmış, bir nevi saadet zinciri ki zor iş. Kimi istemez, kimi neden ben yokum der, kimine zor gelir, kiminin eli ayağına dolaşır benim gibi dev bir sorumluluk olarak hisseder ne edeceğini bilemez :)

Kimseyi zora sokmak da üzmek de istemem ama görevi de yerine getirmek lazım o nedenle şimdiden hem bahsi geçenlerin hem de geçmeyenlerin affına  sığınırım.

Kimlerden bahsetmeli diye düşünürken en kolay aklıma gelenler bugün ziyaret ettiklerim oldu ki zaten hepsini hepiniz tanıyorsunuz.

29 Eylül 2011 Perşembe

Keçe Sepet

Dün bahsetmiştim ya size, keçe kutular yapacağım diye... İşte yine neye niyet neye kısmet oldu dün olduğu gibi. Keçeler ortada idi dünden beri zaten ama kutu kaplama ve ona uygun kutular yapma (ne için kullanacağımı bilmeden tabi yine) yerine keçe sepet çıktı ortaya. Sanırım Elişi Defteri' nin bir kaç gün önceki oyuncak sepetinden de esinlendim. Dün akşam dikme ve örme işini tamamladım ama kenarını nasıl bitireceğim konusundaki kararsızlığım yüzünden bu sabaha kaldı finali. 

20 cm çapındaki taban için 2 cm kalınlığında ve 14 cm uzunluğunda 24 adet keçe bant kestim kahve rengi. Onları tabana diktim güneş gibi. Sonra 2 adet turuncu ve 1 adet de yeşil bant kestim 2x21 cm ebatlarında ve örmeyi tamamladıktan sonra da uçları pul ve boncukla tamamladım. Yapılış aşamalarını da fotoğraflamayı unutmadım bu kez. 

Şimdi gelelim benim hemen her postta derdine düştüğüm ve sizleri de dahil ettiğim soruya:) 

Bu sepetlerden ne olur peki? Efendim, öncelikle hediye olur tabi ama ekmek sepetinden tutun, parfüm, pamuk, makyaj malzemeleri, bebek malzemeleri, bitki çayları daha bir sürü şey ...

Çok zevkliymiş, daha yapasım var :)) 


28 Eylül 2011 Çarşamba

Eski çay kutusu yeni ne(?) kutusu ?

Aslında bu sabah niyetim bu kutuyu değerlendirmek değil, kocaman bir karton kutuyu keçe ile kaplamak ardından bu kutuya takım küçük kutucuklar yapmak idi. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Keçeleri döktüm ortaya sonra diğer malzemeleri toplarken dolabın içinden bu kutu gözüme çarptı, boyarım diye ayırmışım hobi dolabına. Hani hiç bir şeyi atmıyoruz ve değerlendiriyoruz ya, atmadığım o kadar çok ıvır zıvır var ki, kurcalarken elimde kalınca bu kutu vardır bunda da bir keramet deyip boyaları çıkardım bu kez :)

Ama o kadar zor oldu ki zemini açık renk ile kapatmak, kaç kat boyadım hatırlamıyorum. Pek sıkıldım boyarken. Antalya güneşi işe yaradı bu kez ve çabuk kurudu şükür ki. Kutu boyandı, peçete de fikslendi, alt kısmı ince organze kurdele ile kapağı da kalın kurdele ile süslendi de sonuçta ne oldu bilmiyorum. Yani ne işe yarar nerede kullanılır hiç bir fikrim yok. Şimdi yeni hali ile dolaptaki eski yerini alacak. Keçe kutuları da hafta sonuna yetiştiririm sanırsam.




22 Eylül 2011 Perşembe

Yağmur, bebek hırkası ve bir çekiliş

Ne başlık atacağımı bilemedim, heyecan yaptım, hepsini yazdım :)

Ben yağmuru (genellikle) çok severim. Berekettir, ferahlıktır, umuttur, bitkilere candır. Meslek hayatım boyunca sulama işinden kaytarabilmek, oradaki iş gücünü farklı işlerde değerlendirebilmekti ayrıca. Genellikle severim dedim ya, işte o genelliklenin açılımı da şu: İşte fön çektirmişsindir şemsiyen yoktur, üstün incedir, ayakkabın açıktır ya da şantiyede acil yetiştirmen gereken işler vardır, beton dökeceksindir planın aksar, işveren yağmura değil sana bozuk atar, rögarlar tıkanır taşar falan filan; sudan sebepler yani :) Bir süredir evdeyim zaten bana ne şantiyedelerdeki işten güçten dimi?

20 Eylül 2011 Salı

Bebek kazağı...

Bebekler için bir şeyler hazırlamak, uğraşmak hep çok tatlıdır. Benim çerçeve projelerim de öyle çıktı ortaya zaten. Bebeklere özel yumuşak bir çerçeve nasıl olur diyerek...

Örgü benim en sevdiğim uğraşlardan biri. Öğrenciyken bütün kazaklarımı kendim örerdim. O zamanlar Ankara' daydım zaten ve örgü kalın kazaklar içinde kaybolmak çok büyük bir keyifti ama sonra İzmir, Fethiye, Antalya derken yeni kazak ihtiyacım olmadığı gibi eski kalın kazaklarımı bile taşımadım bu şehirlere. Ama özlemişim örgü örmeyi. Geçenlerde dolapta bulduğum cici renkli yünlerle henüz bir yaşına bile gelmemiş bir bebeğe ki daha önce de kendisine bir elbise örmüştüm, bir kazak öreyim dedim. Kız diye hep pembe mi giyecek değil mi? Bir günde de bitti malum minicik. Düğmelerini de yine yünden yaptım, azıcık da süsledim ama çok değil :)


17 Eylül 2011 Cumartesi

Kek yaptım :)

Ben bu aralar biraz yemeğe mi düştüm ne? Hiç yapmazdım böyle şeyler ama bir haftada ikinci yemek paylaşımı oldu bu. Siz el becerilerinizi paylaşırken, ben sürekli gırtlak derdindeyim sanırım. Bir de özellikle paylaşıyorum ki boş durmuyorum mesajı veriyorum aklım sıra. Bak bak...

Sabah kahvaltı üzerine webden köşe yazarlarımı okudum, sonra da sizlerin sayfalarına bakayım dedim. Bir de baktım Mekila, Limonlu ıslak kek yapmış. Birden bire coştum. Aylardır ne yapmıştım ne yemiştim kek, hele de limonlusundan :) Hafta sonu coşkusu da olunca hemen ayaklandım, iş edindim, yaptım, ev koktu mutlu oldum. Hatta üst kat komşum canım arkadaşım da "kek mi kokmuş burda ?" diye gelince daha da keyiflendim :) Yedik rahatladım.

Tarif ister misiniz bilemedim çünkü tarifim doğaçlama. Ama saklamış da olmayayım belki sizin de canınız çeker yapmak istersiniz en basitinden:

16 Eylül 2011 Cuma

Bir tepsi-sehpa projesi ve blog tiryakiliği :)

Uzun zamandır bu sehpayı paylaşmak istiyordum sizinle ama fotoğraflarını çekemediğim için ekleyemedim siteye. Bu cici sehpa çok sevdiğim arkadaşım ve ne şanslıyım ki üst kat komşuma yaptığım doğum günü hediyesi. Kızcağız bana bir ara bu tarz sehpaları ne çok sevdiğini, ona çocukluğunu hatırlattığını söylemiş bulundu. O günden sonra iş edindim. Hemen bir tane bulup ona özel salonunun renklerinde boyamalıyım, sevindirmeliyim diye planladım. J


Sehpanın rengi krem ve yağ yeşili. Koltuklarıyla aynı renk. Yani koltukların kolçakları deri ama minder ve yastıkları krem üzerine yağ yeşili ve kahve kelebekli. Laleler de kontrast renk oldu. Ben uyumu çok sevdim, O da bayıldı o yüzden daha da çok sevdim ama doğum gününe yetiştirip verme telaşı içinde fotoğraflamayı unutmuştum. Bugüne kısmetmiş.


14 Eylül 2011 Çarşamba

Hayırdır inşallah !

Dün akşam uyumadan önce niyetim rengarenk keçeleri çıkarıp onlarla uğraşmaktı. İlginç bi şeyler vardı aklımda ama sabah kalktım ki, hayırdır inşallah aklımda bambaşka bir fikir. Kel alaka ama olsun emekse emek, vakitse vakit, uğraşmaksa uğraşmak :)

Amma gizem yarattım değil mi? Ama şaşıracaksınız, beklemediğiniz bi şey:

Şimdi tadını bilen, daha önce bir şekilde tatmış olan her insan evladının canı zeytinyağlı yaprak sarması çekebilir değil mi? Olsa da yesek şeklinde. Ama benim canım yapmak istedi. Oturup ince ince uğraşmak, kalem kalem sarmak...

Sabah sabah daha kahvaltı etmeden aklıma düştü. Tabi ki tarifini anlatacak değilim uzun uzun, hepiniz biliyorsunuzdur zaten, ayrıca da kişi haddini bilmeli değil mi? Üstelik bir yemek blogunda değiliz ki. Ama öğlene dek tüm vaktimi alan ve keçeleri bir başka güne bırakmama neden olan (ayırca ellerimi buruş buruş ve yemyeşil hale getiren) sarmaları paylaşmak istedim. Hani "tembellik yapmadım arkadaşlar, çalıştım işte" şeklinde...

13 Eylül 2011 Salı

Hediye tepsiler

Hepiniz bilirsiniz, bizim gibi evde üretmeyi seven insanlar, ürettikleri kadar paylaşmayı da çok severler. Ben de çok severim. Yani biri bende yaptığım bir şeyi görüp beğenmesin, hemen yaparım ona da bir tane. Hal böyle olunca yakın çevreni, hele de birbirinden ayıramadığın insanları donatıyorsun. (Hatta bir süre sonra "ya yok mu senin bunları değerlendirebileceğin bir satış mekanı, istemiyoruz biz artık ya; dolduk taştık, git sat bize ne " diyen bile oldu.) Yani bir sevdiğine ahşap kutu boyadın; hadi bu sefer içine sinmiyor dur şuna da yapayım buna da yapayım derken bakmışsın ki en az 3-4 tane yapıvermişsin.

Durum böyleyken böyle. Geçenlerde aynen böyle duygularla 3 tane tepsi yaptım: Anneme, eşimin annesine ve biricik ablama. Takip edenleriniz biliyordur ben ahşap boyama işinde çok da iyi değilim aslında ama kimi zaman zevkle yaptığımda çıkan ürünleri seviyorum. Varsın profesyonel olmayıversin, önemli olan benden gitmesi değil mi sevdiklerime. Ki üçü de bayıldılar. Eminim eve gelen eşe dosta da gururla gösteriyorlardır :)


10 Eylül 2011 Cumartesi

Nihayet Uzuuuun Rehavet Döneminin Sonu (umarım)

Eylül geldi sonunda. Antalya hala serinlemedi ama olsun, artık umudum var :) Elbet serinleyecek. En azından akşamları hafif serin bir esinti olabiliyor kimi zaman.

Üstelik vitrinlerde kışlıklar gözükmeye başladı, adamların bir bildiği var ki kazaklar, süveterler, çizmeler satışa çıktı değil mi?  Ayrıca bazen haber bültenlerinde bazı bölgelerde yağmur bulutları filan da görüyorum. Evet sanırım yaz bitiyor. Şükürler olsun Allahım :))

Yani şu psikolojiden çıkmanın zamanı gelmiştir benim için.


25 Ağustos 2011 Perşembe

Yazmak ya da yazmamak; yapmak ya da yapmamak...

Uzuuuun, neredeyse bir aylık bir aradan sonra nihayet elim erdi de yeni bir kayıt açabildim. Sizlerin sayfalarına yazdığım yorumlar dışında hiç bir şey yazmadım ne buraya, ne kendime; sadece kafama... Yani sizi ihmal etmiş olabilirim kabul, ama aldatmadım. :) Genelde tembellik yaptım evde ama fikri tembellik değil. Bolca okudum, bir sürü film izledim ve ara ara da elime bir şeyler aldım, kestim biçtim, yapıştırdım, söktüm, boyadım, yıkadım :))

Yani kendimce paylaşmaya değer bir şey mi bulamadım, fotoğraflayıp yazmaya mı üşendim bilemiyorum. Belki de antisosyal bir dönemimdi, kabuğum pek kalındı dışına çıkamadım. Önemli olan netice, işte buradayız :) Demem o ki hiç bir şey üretmiyorum, üretsem de paylaşıp çoğaltmıyorum vicdan azabı içerisinde geçti bu bir ay. Daha önceki yoğun Ağustos' lara sayayım dedim ama... Bu yazı da Ağustos ayının özeti olsun kabul ederseniz.

Hala okunmayı bekleyen kitaplarım, izlenmeyi bekleyen filmlerim, yapıştırılmayı bekleyen duvar stickerlarım, dikilmeyi bekleyen kumaş ve onlara göre modellerim; kesilip silikonlanmayı sabırla bekleyen keçelerim yanında yaptıklarım ve yapacaklarım huzurlarınızda vefalı arkadaşlarım.

29 Temmuz 2011 Cuma

Dikiş makinesiz dikiş :)

Paylaşmıştım ya sizinle... Hani demiştim ki; benim derdim dikiş dikmek aslında bunlarla oyalanıyorum. İşte bu hafta başında bir zamanlar bu hevesle  aldığım kumaşları çıkarıp bir baktım önce... Keşke dedim makineyi almış olsaydım da dikmeye başlasaydım. Sonra annem aradı ve dedi ki " Amaaan artık bizim evde dikiş dikilmiyor biliyorsun. Bu makineyi sana versem işine yarar mı ?" 


Şaka zannettim önce, çünkü hiç bahsetmemiştim anneme makine planlarımdan. İşe yaramaz mı dedim, hem de ne yaramak :) Ama babam bunu biliyor mu? Biliyormuş :)) Neden sordum bu soruyu merak edin :)  


Yalnız küçük bir ayrıntı, annemle aramızda ortalama 250 km filan var. Makineyi gidip almak lazım, olsun. Sevindim çokça çünkü bu makine her şeyi yapabiliyor(nakış, ilik vs), iş bana kaldı yani. Ben ne yaparsam onu yapacak artık. 

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Bitki çaylarım için bir enteresanlık

Bu aralar tembelliğim üzerimde ya, şu Antalya sıcağında nefes almak için bile enerji gerekirken bir yanımda yarım litrelik devasa su bardağım, diğer yanımda kitaplarım, bilgisayarım; oturduğum yerden de sadece temel ihtiyaçlar için kalkar oldum. Değil ki çıkaracağım keçeleri, kumaşları, boncukları, kutuları, boyaları geçeceğim işlerin başına.... Ben nasıl şantiyecilik yapmışım bu çöl sıcaklarında gerçekten bilemiyorum, hatırlayamıyorum. İnce toz ve sıcağın mükemmel bileşimi....  


Yaz çocuğuyum güya ama ben sıcakları hiç sevmiyorum. Öyle ki günde 3 kez soğuk duş alıp, sıcak yemekleri hayatımdan çıkarıp, gün içinde panjurları bile açmadan eve hapsolmuş yaşıyorum. Çok sevdiğim balkonumuza bile sadece akşamları güneş etkisini yitirdikten sonra çıkabiliyorum. Klimasız nefes almak mümkün değil. Dua ediyorum ki Ekim bir an evvel gelsin, havalar azıcık serinlesin. Amma sızlandım değil mi? 

21 Temmuz 2011 Perşembe

İşte o çanta :)

Hani makrome ipleri ile ip fazlalığı yüzünden örülmeye niyet edilmiş çanta var ya işte o çanta daha önce fotoğraf çerçevesi yapmak maksadıyla alınmış bambu saplarla birleşerek tamamlandı ve "çanta" oldu :
 
Bu çantanın önü, kırmızı çizgili

17 Temmuz 2011 Pazar

Kuş yuvası yerini buldu...

Geçen haftalarda boyanıp renklenen kuş yuvası dün itibariyle balkondaki yerini aldı. Mümkün olduğunca uca astık ki kuşlar görebilsin, değerlendirebilsin. :) 
Hadi bakalım... 

12 Temmuz 2011 Salı

Banyoya sepet, ler ler ler

Hani hemen herkesin banyosundaki demirbaşlardan olan IKEA sepetleri var ya, artık Mudolarda da var sanırım. İşte ben yıllar önce o sepetlerden almış idim 2 büyük 2 küçük. O zamandan beri de kullanırım keyifle. Ama bu yıl nereden aklıma geldiyse (işsizlikten olmasın :)) çevremdeki insanların benden sık sık duydukları klasikleşen cümlelerimden birini sarf ettim onlara bakarak kendi kendime "ben bunlardan yaparım ki..." 


Evde yeterince var gerçi ama olsun hediye ederim dedim bir iki tane öreyim; ama hızımı alamayıp, kendimi tutamayıp ördüm de ördüm. Sonuncusunu da bu akşam tamamlayıp gece gece kötü ışığa rağmen fotoğrafladım. Banu ablanın sabırsızlığından bende de var bolca. İşte sepetler. IKEA nınkiler kadar düzgün olmayabilir ama kesinlikle daha renkli. 
Malzeme koton makrome ipliği ve 3,5 numara tığ. Buyrun : 


Bu hepinizin tanıdığı çalışmaya ilham veren klasik IKEA sepeti. Asil, mağrur ve ciddi 

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Kuş yuvası

Bizim meşhur balkonun en son aksesuarı da tamamlandı asılmak üzere hazır. Klima ünitesinin altına asılacak sanırım. Astıktan sonra da paylaşırım sizlerle. 


Bu arada boyamayı da sonucunu da en sevdiğim ahşap işi oldu bu yuva. Bir de gerçek bir misafiri olursa değmeyin keyfime :))

8 Temmuz 2011 Cuma

Sizce bu nedir; ne işe yarar? Aslında derdim başka da...

E madem ne işe yarayacağını bilmiyorsun, yani ne yaptığını bilmiyorsun neden yaptın be kadın demezler mi insana :)  Derler... Ama durum bundan ibaret. Ben bu plastik halkalarla bir şeyler yapmayı kafama koydum ama fular askısı sonrasında tıkandım. Uzun uzun da uğraştım bu fotoğraflarını gördüğünüz "şey" ile. Hatta yapılış aşamalarını da fotoğrafladım, çok önemli bir ürün ya, belki yapmak istersiniz diyerekten. 


Gelgelelim ulaştığım sonuç beni çaresizce düşüncelere gark etti. Bu nedir ve ne işe yarar? Yani ben işe yaramaz saçma sapan bir şey mi yaptım? Yaptım da ne oldu?  Neden yaptım ben bunu yahu? 

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Ahşap kutularım

İtiraf edeyim ahşap boyama en sevdiğim çalışma değil :) Keçe ve bilimum kumaş türevi ile her şeyi deniyorum ve bayılıyorum da ama nedense ahşap ile aram pek hoş değil yine de ısrarcıyım vazgeçmiyorum ve deniyorum her şekilde. 


Mesela bu küçük kutuları boyamak, zımparalamak ve boyamak ve tekrar zımparalamak vs  gerçekten çok vakit alıyor. Sonra ufacık bir hatada, bir boya kaçıyor bir tarafa mesela ya da yanlış bir fırça hareketi. Telafisi zor oluyor; bir de ben orada o hatayı her şekilde gördüğüm ve bildiğim için diğer çalışmalarımda olduğu kadar içime sinmiyor. 


Keçe öyle mi ya :) Ben keçeye bayılıyorum. Ama şimdi ahşabın da hakkını yememek lazım, o da bana bayılmıyor muhtemelen. İşimi zorlaştırmak için ne lazımsa yapıyor. Mesela ilk transfer deneyimimde tepsiyi atmak zorunda kaldım her türlü kurtarma çalışmasına rağmen. Şöyle ki fotokopim kalitesizmiş arkadaşlarım anladı onu da. Yapıştırdım bir gün bekledim son derece nazik davrandım ama yok tüm renkler birbirine karıştı ve ne yapsam soyamadım tertemiz. Ne yapayım da sökeyim diye akıl istedim bilenlerden onlar da sıcak su ile yıka dediler :) Yıkadım da ama olmadı, suyun içinde beklettim biraz olmadı. Neyse kuruttum kazımaya çalıştım olmadı ama ne zaman ki üstüne bir  kat daha boya süreyim de kapansın o zaman dedim, boya ile beraber kabardı ama sadece bazı yerleri... E siz olsanız ne yapardınız? Attım tabi tepsiyi :)

1 Temmuz 2011 Cuma

Bizim Meşhuuuur Klima Ünitesi

Öncelikle mahallede meşhur. Çoğunluk bizim klima ünitesini adres tariflerinde cami ve okullardan çok kullanıyor. :) Hani şu klimalı ev var ya işte ondan sağa dön, sola dön vs. Geçen yıl yaz başında minicik balkonumuzda görüntüsü gözümüzü rahatsız ettiği için nasıl kamufle ederiz diye düşündük eşimle. Önce evde asacak yer bulamadığımız kuşlar yetişti imdadımıza. Bir arkadaşımızın ev hediyesi idi metalden kuşlar. Çok güzeldi ama evin konseptine uymuyordu. Acaba klima ünitesini kamufle eder mi dedik, denedik. Eh işte dedik ama eksikti işte... 
Boyasak mı dedi eşim, boyanır mı, neyle boyanır derken kendimizi yapı markette bulduk. Akrilik esaslı sprey boyalar aldık ve işe koyulduk. Öncelikle söktük ızgaralı kısımları ve gazete ile kapladık hayati iç organları ki boya gelmesin. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Sonra boyadık gördüğünüz şekilde ve kuşları da misina ile bir çok noktadan bağladık. Boş kalan tarafı için de mukavvadan kalıplar hazırlayıp sprey beyaz boya ile yeniden boyadık kalıpların içini. İşte böyle : 

30 Haziran 2011 Perşembe

Fular askısı veya duvar süsü veya siz ne derseniz :)

Plastik halkalar ve yünler.... Olay bunlardan ibaret. Bu halkaları aldığımda ne yapacağımı çok da bilmiyordum aslında. Elbet bir işe yarar dedim kendimce, çok da ucuzdu, bir sürü aldım. Sonrasında ilk aklıma gelen minik fotoğraf çerçevesi şeklinde magnetler yapmaktı.  Magnetleri seviyoruz ya ailecek. Sonrasında örüp kenara koyduğumda baktım ki bir arada pek de güzel durdular, e birleştireyim bari dedim ve derken derken bunlar çıktı ortaya :) 



29 Haziran 2011 Çarşamba

Yumuşak Anahtarlıklar

Yaklaşık bir yıldır neredeyse her dakikam "başka ne yapabilirim" ya da "bu elimdekilerden neler yapılır ki" şeklinde düşünerek geçtiği için bir sürü ürün var ortada doğal olarak. Ama bu ürünlerin yapım aşaması fotoğrafları yok işte. Bugünleri düşünemedim tabi :) Bundan sonra yaptıklarımın aşama aşama fotoğrafları da olacak umarım.  
Bu anahtarlıklar sevgili arkadaşım Filiz' in bana getirdiği anahtarlık aparatları ile hayat buldu. Hep yapmak istiyordum ama her yerde aramama rağmen bu aparatları bulamıyordum. Antalya' da bu tarz malzemeleri bulmak o kadar zor ki...  İşte anahtarlıklar :

Keçe telefon kılıfları

Keçe ile çalışmayı çok seviyorum. Geçenlerde yeni telefonuma istediğim gibi bir kılıf bulamadığım için kendime bir kılıf dikmeye karar verdim. İstediğim gibi de oldu. Sonra da bütün arkadaşlarımı kılıflandırdım :) Bazı süslemelerde pul da kullandım. 

27 Haziran 2011 Pazartesi

Yoyo çiçekli damacana kılıfları

Damacana kılıfı da nereden çıktı değil mi :) Çok sevdiğim bir arkadaşımın evinde gördüm benzer bir kılıfı. "Ben bundan yaparım ki" dedim fotoğrafını çekerken çok bilmişler gibi. "Yapmasan şaşarım" dedi arkadaşım da. Aslına bakarsanız hala bir dikiş makinem yok ve her şeyi elimde dikiyorum ama makine dikişi yapıyorum yani sağlam ve düzgün. 

Bir magnet denemesi daha

Keçe çiçek yapmayı öğrenirken ortaya çıkan bu magnet de deneysel bir çalışma :) 

Çay kutusu

Yaptığım ilk ahşap boyama çalışması bir çay kutusu oldu. İlk başta kapağın üstünü mahvettiğimi düşündüm. Çünkü boyadıktan sonra doku vermeden peçeteyi yapıştırdım ancak baktım ki etrafı çok boş kaldı. Doku yapayım dedim, renkleri karıştırdım, fırça ile süpürdüm olmadı hemen silip poşet baskı yaptım olmadı, bir sürü şey denedim olmadı olmadı yani içime sinmedi. En sonunda kötünün iyisi bu hale getirebildim ama sonra gözüm alıştı sanırım. Severek kullanıyorum. Yine de kapağın içi daha güzel bence :) 

Bisiklet ve pano

Bu da başka hiç bir yerde göremeyeceğiniz özgün bir çalışma. Önce bisikleti yaptım, sonra da  önünde durduğu kapıyı. Malzemelerim, elektrik kablosu, şişe mantarları, eski amerikan servis parçaları, keçe, boncuklar :) Bakalım beğenecek misiniz? 

Magnetlerim

Çerçeveydi, kalemlikti, kapı süsüydü derken yaptığım minik kuşları farklı şekillerde birleştirerek aşağıdaki magnetleri yapmaya başladım. 
İlk önce şu şekilde yaptım: 

Kapı süsleri

Bu aşağıdakiler de farklı konseptte kapı süsleri, kuşlar ve portakallar. 

Yumuşacık çerçeveler

Yaptığım, yapmaktan en keyif aldığım, sevimli, yumuşak, şirin çerçevelerim bebek odaları için  ideal : 

Kalemlik

Bu arada portföyümü genişletmek adına internette gezinirken gördüğm tüm farklı çalışmaları işaretlemeye ve teker teker denemeye de devam ediyorum bir yandan. Mesela aşağıdaki kalemlikler.
Keçe, keten ip, beyaz polar ve pringles kutusu :) 

Yılbaşı

Bu arada 2010 çaktırmadan biterken 2011 in aceleci adımlarını ensemde hissetmeye başladım ve dedim ki aksesuar teması olarak yılbaşı muhteşemdir. Kırmızı, yeşil, noel baba, vs.vs. Ve kapı süsü yapmaya devam ettim. Üstelik bunların dizaynı da bana ait, tamamen.  

Sonra...

Keçelerle çalışmaya devam ederken bir de örgü mü örsem dedim ve derken bir arkadaşımın çok tatlı bir kızı oldu ve dedim ki fırsat bu fırsat: Ör ör ör ör.... 
İşte örgüde son nokta çizgili elbise ve saç bandı :) 

Devam....

Baktım ki bunları yapmak kolay. Hem de çok zevkli. Yorumlar da fena değil.
Daha zor ne olsa da yapsam derken karşıma bu çıktı evet bunu da
yapabildim :)

Evde işbaşı

İşte yaptığım ilk "şey" .
İşsizim evdeyim, bir sürü şey yapabilirim.  Yaşasın bütün gün benim.
Bu psikoloji içinde yaptığım ilk şey bir araç filosu oldu. 

Bir zamanlar, aslında, eskiden, bir varmış...

İlk başta sadece evde başka türlü vakit geçmez diye başladım birşeyler yapmaya. Kendimi bildim bileli okudum, çalıştım vs. Sonra birden iş stresi beni aştı. Yani ne oldu derseniz otuz sayfa anlatırım ama öte yandan "ee nolmuş" da denesi şeyler olabilir anlattıklarım ama olmayabilir de.
Öte yandan dedim ya beni aştı benden taştı ve olaylar gelişti gelişti karma yasası, çekim yasası hepsi bir araya geldi. Ben işsiz kaldım. Aslında bunun adı işsizlik değil tam olarak. İşim çok, sadece belli bir mesai saatim, bir veya bir kaç amirim, patronum, toplantılarım, servisim, ofisim, stresim, gıcık çalışma arkadaşlarım, sevgili çalışma arkadaşlarım ve maaşım (en önemlisi bu sanırım) yok. Şimdilik bir sponsorum var, sağolsun sevgili eşim.
Yani bence bir işim var söylediğim gibi. Bir de bu işten para kazanmayı başarabilirsem benden mutlusu yok. İşte bu noktada işten ayrılmamı sağlayan evrenin tüm yasalarını tekrar göreve çağırıyorum.smiley

Diğer yazılardan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...