Counter

31 Aralık 2014 Çarşamba

Alternatif Yeni Yıl Kutlaması

Bir yılın daha son günü..
Acaba 2000 yılında kaç yaşında olacağım diye hesaplar yaptığım gün, dün gibi aklımda. Sonra ortaokuldaki ingilizce öğretmenimin, "siz şimdi dalga geçin bakalım, yıllar geçip yaşlandığınızda çok ah vah edeceksiniz ama iş işten geçmiş olacak" deyişi. Mutsuz bir kadındı ve sebebi dünyaydı, herşeydi, bizdik.

25 Aralık 2014 Perşembe

Yorgan Krizi

Hem de ne kriz.

Kış başladığından beri her gece aynı gerginlik. Örteceksin, örtmem, örtülecek, hayııııyyy... 
Ben örtüyorum o açıyor; bazen suyuma gidiyor, ben yanından ayrılana kadar idare ediyor durumu; hemen ardımdan açıyor. 
Suyuna gidiyorum örtmüyormuş gibi yapıyorum uyur uyumaz örtüyorum, hemen ardımdan uykusunda bile olsa açıyor. 
Bir de ertesi gün reddediyor yaşanan herşeyi, "hayıy anne ben yorgan seviyoyum örterim ki ben"

23 Aralık 2014 Salı

Kek tarifli akşam hoşbeşi

Mevsimlerden hastalık. Allah beterinden saklasın orta kulak iltihabının tekrarlama riskini bildiğimden ufacık öksürük burun akıntısını bile dikkate alır oldum. Kreşe başlar başlamaz hastalık mevsimine de eyvallah diyeceğimizi biliyordum ama hiç mi durmaz bir burun hiç mi bitmez bir öksürük yahu. Tam geçiyor, bir iki gün içinde yenisi başlıyor. 4 Aralık' ta kontrole gitmiş ve şükür ki daha fazla ilaç kullanmamıza gerek olmadığını öğrenip kulaklar ve ciğerler temiz dönmüştük evimize.

3 Aralık 2014 Çarşamba

Bir hastalığın(?) öğrettikleri

Korku filmi değil, gerilim filmi de.

Hayatımız, geleceğimiz, herşeyimiz çocuklarımız.

Yapılmaya çalışılanı anlamak güç değil, kabullenmek ve görmezden gelmek; bunları bilip geceleri uyuyabilmek zor olan. İktidarın ve zihniyetinin bu noktaya gelmesinde eğitimin ve sistemli çalışmanın hakkını yememek lazım ama laik bir ülkede laik düşüncenin bu kadar ötekileştirilmesini ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Eğitim şurasında konuşulan konuları düşündükçe gözümün önünde yine ve yine Persepolis canlanıyor. Yok artık diyemiyorum çünkü var artık. Bugüne kadar yok artık bu kadarı olmaz dediğimiz bir çok şey nasıl olduysa öyle var işte. Ama korkunun da ecele faydası yok.

27 Kasım 2014 Perşembe

Kulak ağrısı ve

Pazartesi akşamı kulağım acıyor demeye başladı Lara. İlk söylediğinde ciddiye almadım çünkü karnım acıyor diyordu sürekli bir süredir, "öpeysen geçey, çilokata iyi gelebiliy, donduyma iyi gelebiliy" filan diyordu ardından, öpüyordum geçiyordu veya çikolata yiyordu bir lokma, geçiyordu işte ama ikinci söyleyişinde öperken farkettim ki kulak sıcak ve çok çok hafif de bir ateş var. Bu süreçte google teyzeye sordum hemen tabi ve dedi ki orta kulak iltihabı olabilir. Biraz Calpol (çok şükür doğduğundan beri başka doğru dürüst ilaç görmemiştik) verip yatırdım gece ama bir saat içinde uyandı kulağım acıyor diye. Lara' nın teyzesi de doktor söylemişimdir belki daha önce, hemen kendisine müracat, O da doğruladı google teyzeyi ve dahi augmentin var mı evde diye tedaviyi de önceden çıtlattı. Yarın doktoruna gidin dedi ki zaten niyetlenmiştik.


20 Kasım 2014 Perşembe

Yüz Güldüren Gelişmeler

İtiraf ediyorum: Biraz pimpirikli, biraz titiz, biraz da mükemmeliyetçi olduğum doğrudur. Ayrıca fazla hassas ve buluttan nem kapan bir tarafım da var, tamam. Kimi zaman işime yarasa da bu özellikler kimi zaman beni bunaltıyor belki etrafımdakileri de. Beni de böyle sevin ne diyeyim :)

Lara' nın kreş günlüğüne devam edelim, çok şükür olumlu gelişmelerle. Bu hafta başından beri Lara sanıyorum son öğretmenini de sevmeye başladığı için daha rahat ayrılıyor kapıda benden. Bu da benim eve daha huzurlu dönmem demek ve kafamın daha rahat olması.. Dolayısıyla benden yansıyan enerji de pozitif olunca Lara da daha iyi oluyor ve silsile olarak iyilik devam ediyor.

5 Kasım 2014 Çarşamba

Hayat, sen plan yaparken olan biten, arkandan gülen; zaten yoldur biliyorsunuz hedef değil. Böyle..

Muhteşem başlıklı destansı durum bildirimime buyrun; afiyet olsun şimdiden.

Bu iki üç yaş arası ne yaman bir dönemmiş. Meme bitti, emzik bitti, bez bitti, kreş geldi, karakter şekilleniyor, hayatımız külliyen değişiyor.

Sendromların start aldığı dönem olmasına da hiç şaşmamalı çünkü bu kadar değişim, bu kadar hız her bünyeyi sallar; bu küçücük bir çocuk ise daha çok sallar bence ama kimi uzmanlar onların daha kolay adapte olduklarını bizim abarttığımızı düşünüyor. Ben kendi çocuğumu bilirim sadece.

19 Eylül 2014 Cuma

Kreş, ben, Lara, hayat...

Hala ağlıyor giderken de dönerken de. Bir ay oldu kreşe başlayalı Lara. 18 Ağustos' ta başladık birlikte ve ben 5. gün itibariyle onu öğretmenine teslim edip eve geldim. O zamandan bu yana da aynı düzen devam ediyoruz ama Lara her sabah daha fazla ağlıyor ve bu ağlama gerçek.

O' nu almaya gittiğimde de beni görür görmez ağlamaya başlıyor, bir an evvel eve gitmek istiyor ve evde de çok farklı artık. Okuldan çok bahsetmiyor, anlatmak ve konu hakkında konuşmak istemiyor ama ara ara alakasız şeyler anlatıyor. Öğretmenine ismi ile hitap ediyor, o öğretmen değilmiş, arkadaşıymış; okulun sahibesiymiş öğretmen.

4 Eylül 2014 Perşembe

Kreş günleri

Kreşte ikinci haftası Lara' nın. Haftada üç gün diye başladık ama iki haftadır 4 gün gidiyor salı hariç hafta içi her gün çünkü adaptasyon aşamasında hala.

İlk günden sonraki gün evdeydik birlikte; bir süre çıkmak istemedi, sanırım evi de özlemişti. Uyumak bile istemedi ama canı da sıkıldı sanki, ne yapacağını bilemedi. Öğleden sonra Elif' lere gidelim mi teklifime sevindi, çıktık; çok da keyifle oynadılar Momo ile hatta ilk kez bu kadar güzel oynadılar konuşa konuşa.

Çarşamba sabahı, "evde hiç sıkılmıyorum ki" diye başladı güne :) Yine ağlamamaya çalıştı kendince ama gergindi hep. Hazırlanıp çıkma zamanı geldiğinde de "hadi gidelim" demeye başladı ağlayarak; ya uzatmak istemedi gerginliği ya da gerçekten çok keyif aldı bir an önce gitmek istedi, bilemedim. Bu arada ben kendimi delice yormaya devam ettim, mutfak dolapları, buzdolabı, camlar, nerede incik cincik iş varsa yaptım.

26 Ağustos 2014 Salı

Lara kreşte, peki ya anne?

Dün, 25 Ağustos 2014 Pazartesi, Lara' nın kreşteki ilk yalnız günü idi.

Enteresandı benim için, şaşkın tavuk gibiydim. Ne edeceğimi bilemedim ama zamanın nasıl geçtiğini de anlamadım sanki. Garip işte...

Sabah evden çıkmak istemedi ilkin, strese bağlı belki bağırsakları deli çalıştı bir anda. Sakindi ama gergindi, sessizdi, değişikti işte. Kahvaltı ettik, hazırlandım sabah Caillou' sunu izledi yine ve elimde elbisesi ile beni görünce salonda istemiyorum dedi sadece. Elbiseyi koltuğa bıraktım döndüm mutfağa; çay aldım kendime, oyalandım, elbiseyi tekrar aldım elime ama baktım hiç reaksiyon yok kuzuda; sarılalım mı dedim. Tamaaaam dedi atladı boynuma. Anlattım yine, ben de çalışmak istiyorum artık, anne babalar çalışır, çocuklar okula gider bıdı bıdı... Hiç cevap vermeden dinledi sadece ve giyindi; hiç direnmeden çıktık zamanında evden. Yolda benim eski çalışma arkadaşlarımdan birine rastladık adı Meltem olsun, severim de çok; bir de kızı var onun da adı Eylül olsun. Şans işte ilk kez rastlaşıyoruz buralarda oysa işyeri bizim eve çok yakın.

24 Ağustos 2014 Pazar

Kreşte ilk günler

Zaman tam gaz, bu arada yeni reis-i cumhur da yeni başbakan da bir kısım halka hayırlı olsun.

Bir hafta geçti bile.

18 Ağustos pazartesi sabahı saat tam 10:00 da kreşin kapısındaydık birlikte. Evle kreşin arası yürüyerek (Lara yürüyüşü ile) 10 dakika, koşsam 3 dakika, o kadar yakın(özendirmek gibi olmasın kreşler bölgesi diyorlar bizim muhite, etrafımız kreşlerle kuşatılmış durumda). Ama o on dakikada Lara saymadım kaç kere nereye gidiyoruz dedi. Kreşe özel bir durum değil gerçi, nereye gidersek gidelim defalarca duymak istiyor. Beni mi sınıyor bilmem.

17 Ağustos 2014 Pazar

Bez bitti. Sıradaki...

Biz başardık :)

En son 15. günün gecesi yazmıştım uzun uzun ve artık saymayı bıraktım; bu konuda günlük tutmayı da. 29 Temmuz 2014 itibariyle çıkardığımız bezi bir daha takmadık çok şükür ve aslında tam olarak 13 Ağustos günü çözdük bence tamamen, 16. gün.

İçindeyken çok uzun ve bitmeyecekmiş gibi görünen süreç, şu an objektif baktığımda aslında çok da uzun sürmemiş. Evet yorucu ve ciddi motivasyon gerektiren bir dönemdi her ikimiz için de, ama şimdi kuş gibi hissediyorum adeta, sanırım Lara da, çok şükür. Hiç mi kaza olmuyor, elbette oluyor, olacak da ama Lara olayı çözdü bundan eminim.

12 Ağustos 2014 Salı

Bir türlü anlatamadığım kreş seçimi ve bezsiz son durum

Darlandınız dimi kaka çiş muhabbetinden. Ama hayat böyle, yapacak bir şey yok. Ki benim kızımınkinin kimseye zararı yok. Yani bana biraz var zararı tamam ama asıl büyük yapanlar daha da büyüdüler gördünüz değil mi? Allah sonumuzu hayır etsin.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Kaptanın Seyir Defteri Bezsiz 12. gün

Hep kötü kötü yazıp bırlanacak değilim ya; bu iyi günün sonunda yazmasaydım olmazdı elbet. Evet evet iyi bir gündü şükürler olsun.

Bir önceki yazımı okumuş olan can ciğer kuzularım, o kadar kahrımı çektikten sonra sevincime de ortak olun istedim.

O kadar oturmayı reddediyordu ki Lara klozete (zaten lazımlığı hiç kullanmadı bezi bıraktıktan sonra) dedim ki herhalde hazır değil bu bebe. Ben hazırdım da ne oldu gerçi dokuzuncu günde posaya dönmüştüm. Ama hani insan beklenti içine girmeyeyim, süreç bir ayı bulur filan diyor kendi kendine de o forumlar, bloglar yok mu, o üç günde bitti, beş günde mutlu son diyenler yok mu? Beklenti içine giriyorsun ister istemez, kıyaslama yapmasan da. Umut işte,

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Bezsiz 9. gün itibariyle ne haldeyiz sorarsanız:

Ruh halim değişken; kimi zaman oldu bu iş kıvamında, en pozitif; kimi zaman ben bir yerde hata mı yapıyorum soru işaretleri ile dolu; kimi zaman da Allah' ım sana geliyorum veya batsın bu dünya. Hatta bez kötü bir şey değil ki yaaa demem an meselesi. Bağlansın istediği kadar zaten bir seneye öğrenir bağlamayı; kendi alır bağlar dimi? Ama bu süreçte yapMAdığım tek şey Lara' ya kızmak, çemkirmek ve öflemek gibi eylemler ( hatta suyuna gidicem diye abarttım galiba bir miktar); çünkü neden, canımı seviyorum; hazır başlamış ve bir miktar yol almışken, çocuğun ayarlarını bozup aldığımız yolu da yemek istemiyorum. Yoksa O elinden geleni ardına koymuyor şalterleri attırmak için.

En son üçüncü günde kalmıştınız siz ama biz dokuzlara geldik işte. Sormayın ama nasıl geldik zaten isteseniz de istemeseniz de anlatıcam; fena doluyum, bildiğin ağlayacam size. Hayatımın hiç bir döneminde bu kadar zorlanmadım desem, ya da bu kadar motivasyona ihtiyaç duymadım desem abartmış olmam sanırım. Meme ve emzik bırakmak ne ki...  

31 Temmuz 2014 Perşembe

Sevgili bezli bebe anası, okur yazar kişilik, sözüm sana:


Bezsiz ilk günler, desem anlarsın sen onu dimi?
Bu konuda bilimum kitap, blog, uzman, yorum ve tavsiye okuduktan sonra yola çıkma cesareti bulan anneye madalya verilmeli zaten baştan söyliim. Bir deli cesareti, bir kendini bilmez haller, bir özgüven patlaması filan işte. Okuduğum pozitif ve olumlu blogger sayısı bir elin parmaklarını geçmez; vazgeçen mi dersin, aman bez zaten iyi bi şey çocuk büyüsün kendi karar versin bezi bırakmaya diye yan çizen mi, sinir sahibi olan mı; ananeye havale eden mi...

Sen sen ol sinirliyken, gerginken, başka streslerin varken kalkışma bu işe; hem kendini hem bebeni üzme, hırpalama, daha da germe. Bu işi paslayabiliyorsan birilerine yani anane olur, babane olur, kreş olur, bakıcı olur, yani varsa bir güvencen, hiç bulaşma zaten. Ama el mahkum sen yapacaksan şöyle helva kıvamında olduğun, kafanın iyi olduğu bir dönemi seç ki iyi bir şey yapıyorum derken dönülmesi zor yollara girme. Henüz doğurmadıysan direk bezsiz bebek olayına gir bu bez işine hiç bulaşma.

Korktun mu?

Şaka şaka :) (Fonda cadı kahkahası hayal et tam olsun :)

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Kadir gecesi vesilesi ile...

Öncelikle hayırlı kandiller hepimize. Kandil filan dinlemeyip bas bas bağırarak kuru kabadayılık yapan, göstermelik tehditler savuran, Filistinli kardeşlerim diyerekten, titrek sesle milyonlara seslenirken arka taraftan çirkin pazarlıklar içinde olan kimi çevreler dışında tüm müslümanların kandili mübarek olsun.

Evde televizyon daimi kapalı, sosyal medya kısıtlı kullanımda olunca geriden izliyorum haberleri ve şükür ki hiç dinlemiyorum ulusa kükreyişleri, meydanlarda bas bas bağırışları ve hatta hiç görmüyorum kükreyeni ama haberler yine ve hala, hatta daha da üzücü. Bu İsrail nasıl bir ülke ise tüm dünyanın iplerini gıda (tarım, hayvancılık ve bilimum üretim teknolojisi), silah, bilişim, elektronik ve şu an aklıma gelmeyen bir sürü sektörde elinde tutuyor; tastamam dünya devi ve öyle acımasız, öyle hesaplar içinde ki gözünü kan bürümüş; çoluk çocuk tanımadan hırsla saldırıyor. ABD de ona başsağlığı diliyor hala onu doğruluyor, normal değil mi?

Bir takım senaryolar kurgulanıyor ve mağduriyet yaratılıp saldırılar haklı gösterilmeye çalışılıyor(Bir dakika bu taktik hiç yabancı gelmedi bana bu arada). Hepimiz de oturmuş seyrediyoruz bir şekilde. Boykot vs de nereye kadar etkili ve anlamlı tartışılır.

Şimdi konuya böyle girince de o kadar manasız geldi ki anlatmak istediklerimi anlatmak. Vazgeçtim o yüzden ama bugün okuduğum son derece etkileyici iki yazıyı sizinle paylaşmak isterim. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, katılırsınız katılmazsınız ama bir de bu pencerelerden bakın. Ben öyle yaptım.

Biri hobicilerin hemen hepsinin tanıdığı Gülsüm abla, ki muhtemelen hepiniz okudunuz zaten,
diğeri de hızlı adam ki buradaki alıntı yapılmış mektubu okusanız bile yeter. 
Bir de Esen' cim öyle içli yazmış ki...

Hepinize hayırlı kandiller tekrar.




22 Temmuz 2014 Salı

Bez durumları ve Hayır-cı başı

(Bolca yazım yanlışı ve parantez içerir ama yanlışlar tamamen kasıtlıdır, aman ha)

Hani bir reklam vardı yıllar önce:
"Beyefendi, Akbank' a mı gidiyorsunuz / Hayır efendim Akbank' a  gidiyorum. " (reklama mı girdi?)

İşte son üç dört gündür yaşadığımız hemen hemen aynı durum Lara ile.
- Annecim, hadi yemek yiyelim?
- Tamam ne pişiydin banaaa?
- Baaak bezelye pişirdim. (Kadın tabağı özendirerek ağır çekim masaya koyar)
- Hayıııııı, yemiycem (Çocuk tabağı ittirir)
- Peki o zaman acıkınca yersin (Kadın tabağı masadan alır)
- Hayııııı ben yiycektim (ağlamaklı ve el tabağa doğru uzanmış)
- Ama yemiycem dedin o yüzden aldım (illa polemik, yiycem dedi işte kadın)
- Ama yiycektiiiim (hala ağlamaklı)
- Tamam tamam yiyebilirsin (tabağı tekrar masaya koyar)
İki çatal aldıktan sonra surat asılır, tabak tekrar iteklenir, "hayıy istemedim, yemiycem" diye (yüzünü tahmin edebilirsiniz ve dudağın nasıl büküldüğünü). Ama deneyimli(?) anne bunu yer mi yemez, tabak masada bırakılır ve Lara gelip gidip tırtıklar. Yediği kardır(inceltmeli 'a', faydalıdır babında)

18 Temmuz 2014 Cuma

Emzik, bez, aşk, nefret ve gözyaşı; hatta kreş ve diğer zımbırtılar tekmili birden. Az sonra...

Şimdi, bitti bu emzik hikayesi dedim ama (hayat biter, söz bitmez diye de bir laf var mı bilmiyorum neyse artık var) iki çift lafım daha var bu konuda.

Allah' ın sevgili kuluyum orası kesin. Genel anlamda şanslı bir insan olduğumu söylerim hep çünkü hayata pozitif bakma gibi bir saflığım (her manada) var. Ama bu da bir savunma mekanizması esasen çünkü depresyona meyilli de bir ruh halim var (belki çoğu kadın gibi). Bir de ikizler üzeri aslan mı yengeç mi ne olduğundan bir türlü emin olamadığım bir yükselen burç. Al sana bir çelişkiler silsilesi. Annem doğum saatim konusunda farklı dönemlerde farklı saatler için çok emin konuşunca ben de bir türlü net doğum saatimi öğrenemeyince sürekli bir yengeç, bir aslan, (hatta geçen gün bir başka hesaplayıcı da başak hesapladı) ruh hali dalgalanıyor tabi. Yani hep annemden ötürü :)

15 Temmuz 2014 Salı

Emzik Savaşları (Bırakma günlüğü vol 3)

Annenin seyir defteri,
Emzik savaşları 2014,
Emziksiz galaksisinde 5.gün


Nerede kalmıştık? Cumartesi günü öğlen uyudu nihayet hem de 3 saat ki çok nadir görülür. Çok keyifli uyandı. Dışarı çıkmaya karar verdik, hava güzeldi, esintili, amaçsızca dolandık, otobüse bindik, gezdik filan döndük eve... Yine baba ile eğlence seansı sonrası güçlükle yatmaya ikna oluş ve bu kez ağlamadan bol konuşmalı bir uyku öncesi. Uyku saatlerimizin çok değiştiğini ve uykuya geçiş süresinin de çok uzadığını zaten biliyorsunuz. Eskiden uyku saati geldiğinde (öğle 12:30, aksam 20:30 en geç) kendisi hadi uyuyalım mı diyen Lara hayır uykum yok demeye başladı bu süreçte ki normal. Ama geceleri uyanmıyor artık.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Emzik neymiş öğrendim (Bırakma günlüğü vol 2)

Şimdiiii son derece ukala bir şekilde, emzik de neymiş kardeşim, dedikten sonra neymiş anlatayım size de. 3 kuruşluk katkım olursa ne ala. Gülüp eğlenmek isteyen için, savaşa başlamak için, işte ne için niyetlenirseniz onun için. Öğrendim zira. Bir emzik fevkalade mikemmel bir rahatlatma nesnesiymiş, gergin bebeleri helva kıvamına getiren bir zevk aracıymış, dört dörtlük bir uyku arkadaşı ve annenin de en iyi dostuymuş. Ben gerim gerim gerilip seni yeneceeez emzik derken emzik de derinden ben de boş durmam icabınca intikamımı alırım dermiş de egosu tavan kötü kadın bunu duymazmış.

11 Temmuz 2014 Cuma

Bir emzik nedir ne değildir?

Lara' nın emzikle nasıl tanıştığını bilen bilir, bir çok anne gibi içim ezile ezile ah almasaydı keşke diye diye verdim ki yine bir çok annenin söylediği gibi kurtarıcımız da oldu, Sezarın hakkı Sezara neticede. 

Amma velakin, artık veda vakti geldi de geçiyor. Biberon ile hiç tanışmadığı için oral dönemle son bağı emzik. Bir süredir hatta zaman vereyim 2 yaşı doldurduğundan beri Lara, ben emziğe kötü kötü bakmaya başladım, niyeti bozdum yani. Dün de bir pedogogla görüştüm ve emzik, bez, kreş konularında kafamdaki herşeyi sorup rahatladım hatta eylem planımı da yaptım (kendi çapımda). Tabi ne emziğin ne de Lara' nın olanlardan hiç haberi yoktu. Zaten bir yaşından bu yana sadece uyurken kullanılıyor ama bir kaç haftadır diğer zamanlarda da gidip almaya başlamıştı yerinden. Kontrolsüz bir yakınlaşma bi yerde.

3 Temmuz 2014 Perşembe

Havadan sudan gevezelikler, bir takım Lara' lı haller

Aradan aylar geçmiştir ve bir kısım halk için ülkede herşey süt limandır. Mazi unutulmuştur. Gezi bir park, Soma bir ilçe, AKP bir iktidar partisi, RTE şimdilik cumhurbaşkanlığı hatta devlet başkanlığına hazırlanan bir başbakandır. Bir başka kısım halkın ayarları ise feci halde bozulmuş, normal anormal herşey birbirine girmiştir. 

Anne baba bu süreçte zaten televizyona küsmüş olup evde sadece günde iki saat Caillou ve Pepe isimlerinde ılımlı ve güya sevimli, en büyüğü sanırım 5 yaşındaki kahramanların hikayeleri reyting yapmaktadır (Pepe şarkılarından bahsetmek bile istemiyorum). İşte bu koşullarda babanın, iş değişikliği vesilesi ile bir süre evde kalıp bebe ile her sabah parka gitmesi ve ardından gece gündüz çalışmaya başlaması sonucu sendromuna sendrom ekleyen bebe, evde tek hakimdir. Zaten ziyadesiyle duygusal ve hassas olan balık bebesi, bu süreçte fazlasıyla dudak bükme, gözleri dolma, sürekli uyumak isteme ama hemen vazgeçme, evden çıkmak istememe huyları yanında anı anına uymayan psikolojik dalgalanmalar yaşamakta ve annesini duygudan duyguya sürüklemektedir. 

15 Mayıs 2014 Perşembe

SOMA 13 Mayıs 2014

Bu kadar çok haberleşme kaynağı varken, ülkenin içine düştüğü felaketten ertesi gün haberdar oldum ancak; evet kendimden utanmalıyım ki okumayı kaldırmadı içim, ölüm haberleri ardı ardına geldikçe. Ne yapacağını bilememek, neye kime kızacağını çok iyi bilmek ama kızmanın bir işe yaramayacağını bilerek... 

Sosyal medyada kimi insanların zenginliğinden(?), kimi insanların asaletinden(!) kimilerinin de kendilerini daha iyi hissetmek adına kimbilir nelerden utandıklarını okumaktan bık geldi, neden insanlar tamamen iyi niyetle ajitasyon yapmadan sadece yapabileceklerse yardım için çabalamıyor diyeceğim ama anlamsız bir serzeniş olacak bu da... 

Zaman bu söylemlerin zamanı değil biliyorum; hala ve hala bu konuda anlamsız, soğukkanlı hatta duygu yoksunu mesajlar veren hükümet yetkililerini çok iyi anlıyorum ama bu ihmaller zincirinde ufacık da olsa katkısı olan tüm sorumluların cezalandırıldığını görmek istiyorum. Konu ile ilgili bakanların istifasını beklemek hayal ama en azından gerekli girişimlerin yapıldığını görmek istiyorum.

Ateş düştüğü yeri yakar biliyorum, ne desem boş, hepimizin başı sağolsun... 

11 Mayıs 2014 Pazar

Bu bir anneler günü yazısı değildir.

En çok Ella' yı seviyor demiş miydim?

Emma, Şuşu, Çilek, Pepee, Caillou ve Minnie sürekli ortalıkta. Herhangi bir yerleri yok. Heryerdeler ama Ella başka. Bir öpüşü var ki onu, beni öyle öpmüyor. Hatta beni bu ara öpmüyor, yanaklarımı tırmalıyor (uykuya dalarken), sarılıyor, kucağıma gel (kucağına al), eyimi tut, buraya kit(buraya gel) filan diyor ama bir tane öpsene deyince hayır anlamında kafasını sallıyor hem de sırıtarak. Ben öpeyim o zaman diyorum yine kafasını sallıyor ve menim nanaaam (benim yanağım)diyor. Tabi ki senin yanağın çocuum diyorum da bu durumda öpemiyorum. O zaman niye soruyorsun derler adama dimi. Teklifsiz öpüyorum genellikle çok niyetliysem elinden, ayağından, kolundan, yanağından artık neresi denk gelirse.

30 Nisan 2014 Çarşamba

Lara' nın kitapları filan...

Dün gece birlikte uyuduk Lara ile çünkü bir önceki gece öksürmüştü sürekli ve ikimiz de uyuyamamıştık adam gibi; öğle uykusu da uyumayınca iyice yorulduk ve günümüz pek gergin geçti haliyle.

Baba salona taşındı; Lara yatak odasına. Gece daha az öksürdü, daha az uyandı ve sanırım bunda ayva yapraklı zencefilli ıhlamur ile tereyağı pekmez karabiber üçlülerinin ve başucuna kesik soğan koyma ve odayı nemlendirme olaylarının payı büyük yani benim payım :) (mesajlar alındı mı? detay isteyen olursa hemen verebilirim) (fekat terli terli balkonda rüzgarda kalmasına neden olan da ben olduğum için ikinci parantezi açma gereği duydum yani kesinlikle böbürlenmiyorum çıplak gerçekler bunlar :))

Neyse işte sabah uyandı, yanında beni görünce minnak sesi ile anne dedi, gülümsedi, ellerini yanaklarıma koydu ve biraz tırmaladı, tekrar uyuyacak zannettim çünkü hep erken kalktığı saatten daha da erkendi, altıya geliyordu saat. Gözlerim kapalıydı, uyuyormuş gibi yapıyordum ama işe yaramadı işte. Hızlıca kalktı; nereye gidiyorsun dedim ki normal şartlarda odasından ayaklanıp bizim yanımıza gelir sabah, aramıza girer ve ardından da "kak kaaak, sen budan kaaak" şeklinde nazikçe uyandırır; kalkar gideriz. Yalnız gelir ama bensiz çıkmaz özetle. 

22 Nisan 2014 Salı

2 Yaş Bebesinin Tahammül Sınırlarını Zorlayan 'Şirinliği' ve Ebeveynlerinin Derin Çaresizliği Üzerine Kontrolsüz Bir Analiz

Oyumuzu verdik boyumuzun ölçüsünü aldık. Hakkımızda hayırlısı. Tamam bu konu bu kadar.

Ebet, Terrible two ile hayırlısı ile tanıştık. Fevkalade enteresan duygular içindeyim. Lara kasırgası nereden eserse ebeveyn yerleşkesi oralardan reaksiyon vermek zorunda esasen ama kimi zaman da o kadar mutedil ve şepşeker ki şaşırtıyor. Önlem alamıyorsun, kendini hazırlayamıyorsun ve daima hazırlıksız yakalanıyorsun. Yani kim kimi idare ediyor kim kimi büyütüyor herşey ortada.

Bir kere bildiğin konuşuyor, herşeyi anlatıyor, ciddi ezberliyor, en olmadık zamanlarda da kullanıyor. Daha bu öğlen uyku saati gelmiş bir kez denemişiz beraber, olmamış dönmüşüz salona. Aradan bir saat geçmiş yorulmuş esniyor, hadi gidelim de biraz uyuyalım diyorum, tabi ki önce "hayııı" diyor sonrasında başlıyor şamata, "aa oooda Laya göödüm, aaa ooda büfafa vaaamışdı" filan, bakıyor olmuyor "uyuyim o zaman" diyor. Söylediği fazladan her kelime ile şaşırtıyor işte. Yan yana yatarken bile aklıma geldikçe püskürmemek için zor tuttum kendimi.


27 Mart 2014 Perşembe

Ütüden psikolojiye en bi derin (!?) analizler

40 yaşından sonra ütü yapmayı sevmeye başlamam hayra alamet midir bilemedim. Ya ben değiştim, ya hayat, ya da ütüler. Hayatım boyunca söylenmeden sinirlenmeden ütü yaptığımı hatırlamam. O ütüler dağ gibi olurdu da ben kendimi hazır hissetmiyorum diyerek ertelemeye devam ederdim. Sonra evde giyecek gömlek kalmayıp dağlar sıradağ olmaya başlayınca, içimden de olsa, söylene söylene yapardım işte. Geçenlerde yine bir ütü destanı, a-a bir de baktım yoo daralmıyorum hatta ufaktan şarkı mırıldanıyorum. Şaşırdım ve bu tespitimi sizinle paylaşmadan rahat edemedim.


22 Mart 2014 Cumartesi

Özgürlüğümüz Kısıtlanamaz

Bu bir ortak yayındır. Bu konuya duyarlı birçok blogda bugün bu yazıyı göreceksiniz.
***
Özgürlüğümüz kısıtlanamaz
#TwitterBlockedinTurkey
#TwitterBlockedinTurkey
T.C. Anayasası
VIII. DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
Madde 26
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma haklarına sahiptir.
Dün gece yarısı ülkemizde anayasa ihlal edilmiştir. Uluslar arası bir sosyal paylaşım ağı olan Twitter’ a erişim farklı mahkeme kararları ile engellenmiş, halkın kendisini ifade etme ve haber alma özgürlüğü kısıtlanmıştır

10 Mart 2014 Pazartesi

Nasılsınız görüşmeyeli?

Aradan çook zaman geçti. Benimki blog yazarlığı boyutundan, hep aklında olduğu halde zaman zaman aranıp hal hatır sorulan arkadaşla hoşbeş kıvamına geleli çok oldu. Eski bol vakitli günler yeniden gelir de ben hobilere dalıp dalıp sizlere göstermek için her gün kapı çalar mıyım bilmem ama şimdilik durum bu.

Görüşmeyeli Lara iki yaşını doldurdu, konuşmaya, şarkı söylemeye, dansetmeye ve hatta posta koymaya bile başladı. Kelimeler hemen hemen düzgün ve tam çıkıyor ama bazı kelimeler var ki bir içim su, gülmemek için zor tutuyorum kendimi. Mesela:
bebese (domates), köbese(köstebek), kebebe(kurabiye), ke-be(kalem), ababa(araba), bıssık(fındık), apiti (uğur böceği) şinana (şirinler) gibi. Kimi harfler çok zor tabi -r, -z, -s. Özellikle kelimenin başı -z veya -s ise o -b oluyor, büfafa(zürafa), bisit(simit) gibi. Ama kelime içinde geçiyorsa sorun yok.


20 Ocak 2014 Pazartesi

Hayat her zaman toz pembe değil...

28 Aralık günü planımız Lara' nın bir arkadaşının doğumgününe katılmaktı sadece. Rutininde akıp gidiyordu yani hayat. Ama öğlen saatlerinde aldığımız telefon herşeyi değiştirdi. Eşimin ananesi birdenbire komaya girmiş ve yoğun bakıma alınmıştı. 'Belirgin bir rahatsızlığı yoktu aslında, eşi yani dede idi rahatsızlıkları olan ve sürekli kontrol altında tutulan ama... Bu durumda eşimin annesi yılbaşında bize gelme planını iptal ediyordu doğal olarak. Hatta en kısa zamanda biz İzmir' e gitmeye karar verdik. Doğumgünü planımızı bozmadık yine de ve akşamüstü saatlerinde yoğun yağmur altında gittik partiye. Lara çok keyifli değildi, kalabalık onu rahatsız etti, zaten tatlı yemiyor henüz ama bir çatal pasta aldı zorla, elimi hiç bırakmadı pek de bir şey anlamadık zaten benim kafam da bir dünyaydı doğal olarak ve döndük evimize. 

Diğer yazılardan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...