Counter

3 Aralık 2013 Salı

Ve kazanan...

Pek heyecanlıyım oturdum başına bilgisayarın ama henüz süre dolmadı ve kimin kazandığı belli değil. Sanki her bir dakika katılan katılana, çığ gibi büyüyor talipler diyeceksiniz ama nizami olsun yaw, hak geçmesin dedim :) 
Bir saat içinde random org ile kime ne gidecek belli olacak ve ben de yayını hazırlayıp uyumaya gidicem. Malum sabah patron erkenden ayaklandırıyor beni, gelip dikiliyor tepeme; gelirken de şarkı söyleyen köpeğini getiriyor dayıyor kulağıma. Köpek kulaklarını titrete titrete coşkuyla bağırırken ben de gülümseyerek bu duruma çok seviniyormuşum, bu saatte uyandığım için çok mutluymuşum gibi yapıyorum. Gün normal bir şekilde başlıyor yani. Sonrasında patron öğle uykusuna yatana dek yani siz deyin 12:00, ben deyim 14:00 bana izin yok. O da uyursa tabi. Dakika kaytaramıyorum; göz açtırmıyor ki. O uykudayken de evde yapılması gereken ne varsa takıyorum motoru pıtır pıtır çalışıyorum işte artık ne kadar uyursa. Genellikle bir saati geçmiyor bu ara uykular. Uyanır uyanmaz da başlıyoruz yine Allah ne verdiyse action :) o nedenle kazananı 3 Ekim Salı sabahı 10:00 da yayınlamanın tek yolu geceden hazırlamak :) 

11 Kasım 2013 Pazartesi

Çekiliş çekiliş dedim bugüne kadar geldim.

Nihayet hazırım. Çekiliş hediyelerim hazırdı aslında sadece bir tane yeni şapka ve boyunluk hazırladım; ancak o şapka da boyunluk da kaç kez örüldü söküldü kaç çeşit ip denendi olmadı bi daha denendi ne siz sorun ne ben anlatayım o derece... 

4 Kasım 2013 Pazartesi

Çok gezen çok mu bilir çok mu yorulur, çok okuyan ne zaman gezerse daha çok bilir? :)

Artık ne kadar zaman geçtiyse bilgisayarı açmayalı bir buçuk saattir yüz küsur güncelleme yaptırdı bana makine. Aç kapa yeniden başlat vs ancak gelebildim bu sayfaya o da arkada devam ediyor. Lara 20:00 itibari ile banyosunu da yapmış olarak uyudu ve ben görevini yerine getirmenin huzuru ile oturdum iki laf edeyim diye, şükür :)

Çekiliş hazırlıkları devam ediyor, sanmayın ki atla deve (at ile deve şeklinde bir deyim var ya o manada, yani matah bir şey değil) ama üç hediye olsun istedim çoktan seçmeli ya da hepsi bir kişiye emin değilim, o nedenle de süreç uzadı; ikisi hazırdı ama üçüncüsü oyaladı beni. İp seç ör sök olmadı baştan ör filan, bir parçası bitti, ikincisi de şişte yani yolda o da bitsin kış bitmeden(!) çekiliş yapılsın diye uğraşıyorum Allah sizi inandırsın.

12 Ekim 2013 Cumartesi

İyi Bayramlar o zaman..

Çok gezdim bu ara çok. Yani belki sizce çok olmayabilir ama benim için çoktu. Bavul hazırla, bavul aç, çamaşır yıka, ütü yap, toplan dağıl derken en son İstanbul' dan döndüğümüzde geçen hafta "bayramda kılımı kıpırdatmam kim ne derse desin evdeyim" diye hallendim kendi çapımda ama dayanamadım yine işte. Anane dede Lara' yı görmeyeli 3 ay olmuş. O kadar hızlı büyüyor ve değişiyor ki, malum bayram, olmayacak gitmesek dedik yine ve yola çıkmaya niyetlendik hadi hayırlısı. Babaanne de bizde idi zaten. Bu bayram hep beraberiz gibi görünüyor. Hayırlısı :)

15 Eylül 2013 Pazar

Koca 18 ay kolay mı?


Söz verdiğim üzre, kendi standartlarım için hiç de fena sayılmayacak bir süre sonra yine yazıyorum işte. Hayır yani takdir filan beklediğimden değil de neyse... 

Lara yürümeye başladı demiştim en son, artık koşuyor, ötesi koşarken söyleniyor. Ay ay ay gibi, bıy bıy bıy gibi ne olduğunu anlayamadığım ama tabi ki kendimce kendisine cevap verdiğim bir sürü başka bırlanmalar filan. 

Geçenlerde 18 ay kontrolüne gittik çok şükür her şey yolunda. Lara hiç hoşlanmadı bu kontrolden ve muhtemelen sesini duyurduğu kalabalık hastane ahalisi de ama oldu bitti neticede. Doktorumuz tatilden yeni dönmüştü keyfi pek yerindeydi uzun uzun konuştuk;

8 Eylül 2013 Pazar

Annikabi :)

Anlatacak bir çok şey birikti. Anlatamadıkça birikti anlatamadıkça birikti işte bugünlere kadar geldik. Şimdi nereden başlasam diye tırmalıyorum. 

Tabi ki hayatımın öznesi Lara, sonra yeni arkadaşlarımız, benim arada yapmaya çalışıp yapamadıklarım, hobiler, niyetlenip niyetlenip cesaret edemediğim işler, okuduklarım, gezmelerimiz ama bu kez uzun uzun anlatmak yerine kısa kısa yazayım diyorum bakalım becerebilecek miyim. 
1-2-3 başla : 

Efendim tedbirli temkinli kızımız Lara 20 Ağustos günü itibariyle İstanbul' da teyzesinin evinde desteksiz yürümeye başladı, en önemli haber bu. Zaten an meselesi idi biliyorsunuz ve hiç beklemediğim bir anda, bir de baktım zamanı gelmiş; elinde parmağım olmadan, kollar havada, parmakların hepsi açık, kırıta kırıta gidiyor ayna karşısına. Aynaları çok seviyor malum, sürekli mimik çalışıyor, kendisiyle sohbet ediyor. 

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Muzlu bebek kurabiyesi bahanesiyle bir bırlanma daha...

Yazın böyle oluyor işte. Vır vır da vır vır. Hoş bu yaz geçen yaz olduğu gibi klima karşısında geçmiyor. Evin yeni patronu sokak seviyor. Atta gidelim mi dememle kapının önünde. Dememe gerek yok hatta ara ara yokluyor kapının yanına gidip eh eh sesleniyor. Apartman boşluğunda sesinin yankılanmasını da pek sevdi; kapı açılır açılmaz başlıyor deneme 1-2 babından a-a, e-e söylenmeye.

Hala tv izlemiyoruz pek güzel. Kitaplar okunuyor pıtır pıtır(sonra bahsetmeye niyetliyim kitaplardan da), eve iş getirmiş eş çalışıyor tıkır tıkır ve derin bir sessizlik içinde lokum uyuyor mışıl mışıl. Tam biz uyumaya niyetlenirken uyanıyor ama kısa sürüyor uyanıklık (çok şükür) hemen dalıyor tekrar. Gündüz bir posta anne, akşam iş dönüşü de baba tarafından gezdirilen lokum, geceleri daha kolay geçiyor uykuya bu ara ama gece uyanmaları devam; en az iki, bazen dört beş kez ve sanırım nedeni süt. Bu aralar iştah pek olmayınca süte sardı, dönüp dolaşıp meme, gelip gidip meme.

2 Ağustos 2013 Cuma

Enne babba gaaaga !!!

Teyseler, ablalar, belki bir iki abi amca (emin değilim), hepinize iyi akşamlar, 

İyi ki bi darbe yaptım, bir yazı yazdım acık kendimden bahsettim üzerinden aylar aylar geçti, koca bir yaşı devirdim, az kaldı bir buçuk olucam bir daha söz hakkı verilmedi bana. Zaten adam gibi konuşamıyorum dışımdan, içim şişti anlatamamaktan. Çok önemli şeyler oluyor hayatımda, anlatmam lazım hemen hemen hemen. 

Balık burcu son derece duygusal, duyarlı, hassas ve tedbirli bir kişiliğim ben. Ayrıca aceleciyim de galiba. Biraz çekingen ve mesafeli olduğumu da söylüyor enne, haklı olabilir. Herkesle hemen samimi olmayı sevmiyorum, biraz düşünmem, incelemem, değerlendirmem lazım önce. Sonra içim ısınırsa yaklaşırım, hatta dokunurum konuşurum bile de anlayana tabi. 

2 Temmuz 2013 Salı

Gez gel, gel git, dön dolaş kürkçü dükkanı amin

Uzuuun zamandır yazamadım yine ve yine ama bu kez farklı nedenlerle. Son bir ayda dünyam değişti, sizin değişmedi mi? Bakış açılarımız, değer yargılarımız, duruşumuz, nefes alışımız bile değişmedi mi? Okuduklarımız, duyduklarımız, gördüklerimiz bizi duygudan duyguya sürüklemedi mi? "Kimi" hayvanlar ön plana çıkıp sempatimizi kazanırken (misal penguen dememe gerek bile yok ama) "bağzı" insanlar, "bir takım" medya ve yüzde değerlerle ifade edilen kitleler olarak bölünüp bölünüp toplanmadık mı? Gezi' den önce ve sonra olarak bölünmedi mi hayat? Artık hiç bir şey aynı değil, olmayacak değil mi? 

1 Haziran 2013 Cumartesi

Sadece Ağaçlar Ölmesin Demiştik

Olanlar siyasetten bağımsız, sağ-sol, iktidar-muhalefet, parti-örgüt vs. değil;  tamamen iyi niyetli, seviyeli bir sesini duyurma eylemi iken olanlara inanamıyorum.

Ağaçlar sembol oldu.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Ser ser ser, sonra da bırlan dur

Bir "98. Geleneksel Bir Süre Ortadan Kaybol Sonrasında Bloga Dön ve Alabildiğine Bırlan" konulu yazıyla daha karşınızdayım. Yani yaratılan üretilen bir iğne yok, yaptık ettik, olsaydı iyiydi ama falan filan laf kalabalığı.... 

Yine günler olmuş yazmayalı, ben bi ara mı versem acaba, yani resmi bir ara.
En azından göğsümü gere gere ara verdim ki ben yazmıyorum derim kendimce.

Neler yaptın da geçti gitti günler camiadan(!) uzak derseniz hiiiiç derim ama yine de bir özet (gerçekten özet bak devam et göreceksin, kısacık) geçmek  için buradayım tabi. 

25 Nisan 2013 Perşembe

Lara' nın halleri, bizden haberler

Bahar geldi ya, bana bir haller oldu. Bu her bahar içi coşan, uçuş uçuş evlere sığmayan insan modeline çok özeniyorum ama bende durum tam tersi.  Hoş buralara yaz da geldi sayılır. Şimdilik hala gündüz saatlerinde sokağa çıkabiliyoruz ama az kaldı park sefalarımızın gecelere taşınmasına belli. 

Bir miskinlik, bir isteksizlik, halsizlik, baktığım yere bakakalmak, kolumu kaldırmaya üşenmek filan. Hoş yine Lara ile ilgili mesaimi aksatmıyorum, söz konusu Lara olunca evde sürekli 'Ali babanın çiftliği ve Kırmızı balığın göldeki maceraları üzerine şakımaya, kendimi alkışlamaya devam ediyorum. Ama söz konusu kendim olunca o kol kalkmıyor arkadaş. Geçecek biliyorum ama yarı depresif, yarı yayvan ruh halimden sıkıldım.

31 Mart 2013 Pazar

Aranan Tarifler Bulundu :)

Her telden çalan hobili girişimci anne, bu pazar günü de mutfağından seslenmeye karar verdi. Çünkü yıllardır aradığı kurabiye ve poğaça lezzetlerini buldu, ikisini de aynı günde üstelik. Şaka gibi... 

Yemek blogu değilim tamam ama yemeyi yedirmeyi pek seven; evini kurabiye, kek kokuları ile doldurmayı daha da seven, hepimiz gibi mecburiyetten yaparken daralan ama keyifle mutfakta vakit geçirmeye bayılan bir kadınım neticede.  Hamurla muhabbete de bayılırım. Kimi zaman sürekli yapar kimi zaman uzun aralar veririm. Bunlar uzun aradan sonra ilk. 

Sözü çok uzatmadan tariflere geçeyim: 

28 Mart 2013 Perşembe

Allah düşürmesin.

Geniiiş anlamlı bu iki kelimeyi tam da anlamı üzerine kullanıyorum ki yaşamayan bilmez Allah düşürmesin. Düştüm ordan biliyorum. 

Biliyorsunuz tez canlı, hafif panik, hiç bir şeye yetişemiyorum diye bıdılayıp hızlı hareket etmeye takık bir bünye olarak namım yürüdü. 

21 Mart 2013 Perşembe

Başlamak için GÜZEL bir gün,

İnsan en yoğun zamanlarında en verimlidir ve en güzel işler, çalışmalar bu dönemlerde çıkar bence. Yine ahkam mı kesiyorum iki arada bir derede yoksa :)

Mesleğim tasarım ile alakalı, 
el işlerine ve hobilere yatkın, 
boş duramayan, elleri dursa kafası durmayan,
bir süredir evde ve işsiz görünen ben;
sürekli vakitsizlikten yakınsam ve zaman planlamasını kızımın ellerine teslim etmiş olsam da uzun süredir kafamı kurcalayan rüyalarıma bile giren bu hayalimi(planımı) hayata geçirmek istedim. 

O nedenle başlamak için güzel bir gün. 


İşte karşınızda 



Burada yaptıklarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Hobili anne olmaktan girişimci anne olmaya doğru adım atıyorum hayırlısıyla. 

Sessiz ve derinden yürüttüm çalışmalarımı farkındayım. Yakın zamanda da açamayacaktım belki kararsızlık, acabalar vs ama onlar kendilerini biliyor diyeceğim bazı blogger arkadaşlarım o kadar teşvik ettiler, o kadar ittirdiler ki sağolsunlar işte yaptım :)

Siz beni tanıyorsunuz artık, azimliyim, inatçıyım, sabırlıyım, 
malzemelerim, hayal gücüm ve fikirlerim dışında keçe, polar, yün, merserize, her tür kumaş, dikiş ipliği, aklınıza gelen gelmeyen bıdı bıdılar, 
alet edevatım da ellerim, dışında kalem, kağıt, makas, tığ, şiş ve daha bir sürü 'şey'. 

Bu arada benim yaptıklarım dışında Lara' nın babaannesinin de katkıları var dükkana ki o ürünlerde bunu özellikle belirttim. Emek hırsızlığı olmasın, bu konuda çok hassasım :) 

Hadi o zaman açtım dükkanımın kapısını ardına dek. Almak şart değil, uğrayın siz, atarız dükkan önüne sandalyeleri çay içeriz güneşe karşı, laflarız. 

Hepinize güneşli günler, 

15 Mart 2013 Cuma

Sakin olun herşey kontrol altında...

Bir "Allah' ım hayat ne kadar zor benden de adam olur mu ki" yazısı üzerine, "neden, neyim varmış ki benim, fevkalade pozitif şeker gibi de insanım, ayrıca o kadar kusur kadı kızında da olur" yazısı iyi gider dedim geldim. 

Bu demek değildir ki beni ciddiye almayın, eserliyim gelir giderler bana (olabilir aslında kim öyle değil ki) ama anlarsınız işte uykusuzluk, yorgunluk, sorumluluklar, bilen bilir fazla vicdan sahibi bir insanda bu şekil tezahür edebiliyor. Yoksa tanıyıp tanıyabileceğiniz en pozitif ve matrak insan olmaya adayım ki ben (adayım dedim uzatmayalım). 

12 Mart 2013 Salı

Fırça-kıyamet, işler-güçler, dökül-toplan...

"Yaşamak ne güzel şey Tarant-Babu" demiş ya büyük şair, üstüne söz söylenemeyen üslubu ile büyük büyük ama naifliğinden ödün vermeden... 

Bugünlerde bu mısralar parça parça aklımda, hatırlayabildiğimce dilimde ama çoğu zaman deforme... 

Mesela: 
Yaşamak ne zor şey, ne karışık şey, ne ağır şey, ne şaşırtıcı şey, ne rutin şey, ne menem bir şey....

10 Mart 2013 Pazar

Neredeyim onu anlatıyordum ?

Neredeyim diyordum dimi. Şubat ayı için doğum günü hazırlıkları dışında farklı planlarım da vardı ancak evdeki hesap yine ve yeniden çarşıya uymadığından koca ayı bir kaç ufak tefek ekstra dışında hazırlıklarla tükettim. 

Şimdi böyle söylüyorum diye sanmayın ki kocaman bir parti organize ettik, dillere destan hazırlıklar yapıldı, nümayişler, 40 gün 40 gece falan feşmekan; tabi ki hayır. Tam anlamı ile aile içinde küçücük bir kutlama idi ama misafirlerimiz kıymetliydi. Anneanne, babaanne, teyze, dede hep şehir dışından geldiklerinden ilk doğumgünümüz, adına şanına yaraşır bir şekilde, doğum zamanı olduğu gibi aile içinde yaşandı. Evdeki samimi kalabalık ve trafik Lara' nın sosyalleşmesi için harika bir fırsat oldu. Yabancılama dönemini de bu şekilde biraz yumuşatmış olduk. Bu kadar küçücük eve nasıl sığdığımızı sorarsanız sormayın derim. 

Nereden nereye neredeyim ben?

Kaç kere kurmuşumdur bu cümleyi onu düşündüm ilkin, "hiç aklıma gelmezdi bunu söyleyeceğim" şeklinde ama oluyor işte, o nedenle büyük konuşmamak lazım hiç (diye kendime öğüt veriyorum yine). Eski yazılarımı okurken Lara ile ilgili, güldüm kendime, bazı cümlelerime...

Büyüdü yahu, hem de pek hızlı büyüdü, koca bir yılı devirdi.. 

Evet klişe bir söz ama başka nasıl ifade edilir bilmiyorum zaman çok hızlı geçiyor, daha dün gibi karnımdaki varlığını kutladığımız gün, kucağımızda Lara ile eve dönüşümüz ve O' na dair onunla yaşadığımız herşey. Şimdi de bir yılı devirmiş, her gün bir öncekinden farklı, hergün bir öncekinden büyümüş olarak ikinci yaşa hazırlanıyoruz... 

Yazacak çok şey var ama ne kadarına vakit olur bilmiyorum. Şimdi uyurken Lara elimden geldiğince özetlemek istedim yokluğumda neler oldu. 

6 Şubat 2013 Çarşamba

O ne, yeni bir yazı mı, hem de iki gün arayla :))

Kuzuya uyku tulumu diktim. 

Hala makinem yok aslında ama kapitone de yaptım, hayatımda ilk kez fermuar, çıtçıt da kullandım, zor da değilmiş anladım. 

Yani matah bir şey yapmadım aslında işlevsel, eh işte görsel, faideli bir  şey oldu kanımca.

Uzun süredir kuzunun artık küçülmeye başlayan uyku tulumunu takmıştım kafaya, elimde de pazenler vardı, parça parça; yapabilir miyim yapamaz mıyım, bu kumaş mı şu kumaş mı, içine elyaf koysam mı koymasam mı, fermuar dikebilir miyim, şu nasıl bu nasıl, kış bitmeden biter mi derken, bir de baktım dün akşam bitivermiş. 

4 Şubat 2013 Pazartesi

Lara' nın oyuncakları ve...

Her yazımda yazamıyorum artık diye ağlamaktan vazgeçiyorum, yazamıyorsam yazamıyorum canım ne yapalım, çok geçerli nedenlerim var da demeyeceğim, durum budur, beğenmeyen google adsense, programına almasın kardeşim diyerek serzenişte bulunacağımı sanıyorsanız çoook yanılıyorsunuz. Kaç kere tıklandığım değil, kimler tarafından tıklandığım ile ilgilenmeye devam ediyorum. Sakin sakin giriyorum konuya, herkes müsterih olsun(!?!).

Enteresan bir oyuncak zevki var Lara' nın. Her oyuncağı beğenmiyor tamam kabul ama ona sunulmayan her hangi bir 'şey' her türlü oyuncağın önüne geçebiliyor. Önüne oyuncakçı dükkanını ser, sonra da bir çay tabağı uzat ikinciyi tercih eder. Bütün çocuklar böyle midir bilmiyorum ama ben her seferinde şaşırıyorum. 

18 Ocak 2013 Cuma

Bir battaniye hikayesi daha

Lara' nın battaniyeleri diye bir yazı dizisi mi hazırlasam dedim başlığı atarken bir yandan da. Aşk, emek, sevgi, nefret, vefa tekmili birden, iş yapar mı dersiniz? 

Daha önce de defalarca bahsettiğim (veya bahsettiğimi sandığım) gibi Lara' nın bir sürü örgü battaniyesi var. Hayır ben yapmadım. Hiç o kadar detaylı işlere giremedim hamileyken; bu saatten sonra da hayatta girmem, (iddialı mı oldu biraz; pek tabi de girebilirim çok sevdiğim bir model olursa ama). Annem sağolsun ve arkadaşları ve komşuları, akrabalar... Sözleşmemişler, konuşmamışlar, hepsi birbirinden sevgi dolu, hatırlı, özenmişler, kızıma sıcacık battaniyeler örmeye karar vermişler hatta örmüşler. Sağ olsunlar varolsunlar. Atacak satacak halimiz yok, illa ki kullanılmalı ya da en azından bir süre dolap beklemeli yazık onca emeğe değil mi, bir yıl raf ömrü biçtim şimdilik emeğe saygı mahiyetinde (soran eden olursa 'ay hiç kullanmaz olur muyum, çok teşekkür ederiz teyzesi çok da sevdik hep de kullanıyoruz' demek lazım, göstermek lazım en kötü ihtimalle anneme yani) sonrasında yazık bunca emeğe dolap mı beklesin onca çocuk sıcak battaniyeler beklerken deyip illa ki gönderilecekler lüzumlu yerlere. 

11 Ocak 2013 Cuma

İdefix, Digitürk ve Klima bakımında kampanya yapan bilimum teknik servisler bi gidin !!!

Çok sinirliyim. En çok idefixe. Artık isimini özel isim olarak bile saymıyorum görüyorsunuz son derece kasıtlı olarak küçük harfle yazdım başharfini.

Ben yıllar evvel ilk internet alışverişimi idefixden yapmıştım.  O zamanlar istediğim kitapları filmleri bulamıyordum yaşadığım yerde ve mecburen sipariş veriyordum sonra hacı yolu gözler gibi de bekliyordum. Evet o zamanlar da gecikirdi siparişleri ama bu kadar pişkin değillerdi; en azından gönderilen maillere dönerlerdi, falanca kitabı temin edemedik, temin ettiklerimizi gönderelim de öbürü de gelince ayrıca yollarız olmaz mı diyorlardı filan....  

Diğer yazılardan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...