Counter

3 Aralık 2014 Çarşamba

Bir hastalığın(?) öğrettikleri

Korku filmi değil, gerilim filmi de.

Hayatımız, geleceğimiz, herşeyimiz çocuklarımız.

Yapılmaya çalışılanı anlamak güç değil, kabullenmek ve görmezden gelmek; bunları bilip geceleri uyuyabilmek zor olan. İktidarın ve zihniyetinin bu noktaya gelmesinde eğitimin ve sistemli çalışmanın hakkını yememek lazım ama laik bir ülkede laik düşüncenin bu kadar ötekileştirilmesini ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Eğitim şurasında konuşulan konuları düşündükçe gözümün önünde yine ve yine Persepolis canlanıyor. Yok artık diyemiyorum çünkü var artık. Bugüne kadar yok artık bu kadarı olmaz dediğimiz bir çok şey nasıl olduysa öyle var işte. Ama korkunun da ecele faydası yok.

"Karma eğitim" bir dayatma ise kız ve erkeklerin ayrı okullara gitmesi nedir? Vatandaşın tercihi mi Anaokulundan itibaren istenilen düşünmeme sistemini ve korkuları çocukların zihnine yerleştirme çabası nedir?

Benim okuduğum lisede kızlar ve erkeklerin merdivenleri ayrı idi ama sadece isim olarak. Yoksa herkes bütün merdivenleri kullanırdı sadece bir müdür muavinimiz vardı bu konuya takık (nedeni ortada) onun dışında hiç bir eğitimci de müdahale etmezdi. Son derece medeni bir şekilde itişe kakışa iner çıkardık merdivenlerden. Erkeklerle ilişkimiz de son derece normal ve sıradandı. Olması gerektiği gibi. Öte yandan kız meslek lisesi veya erkek sanat ismi ile eğitim veren okulların öğrencilerinin psikolojileri bizimkine göre bir hayli farklıydı. Detaylandırmama gerek olduğunu sanmıyorum, içim şişiyor düşünürken bile. Tüm bunlar yaşanırken Adriana Lima yenge olacak mı olmayacak mı konusunu daha fazla önemseyen bir çoğunluk da var malumunuz.

Çocuğumu nasıl daha sağlıklı, mutlu, özgüveni yüksek, ufku açık, sorumluluk sahibi bir "birey" olarak yetiştirebilirim diye düşünürken ne kadar sığ düşünüyormuşum meğer. Çocuklarımıza yaşanacak bir çevre, temiz su kaynakları ve "bir kaç ağaç" bırakabilelim diye korumacı yaklaşırken şimdi çok daha önemli bir tehlike var korunmamız gereken ama nasıl?

Kafamda deli sorular,..

Televizyon izlemiyordum zaten uzun süredir(sanki çözümmüş gibi, sadece kaçış) ama artık sosyal medyadan da soğudum. İnstagram, facebook hepsi son derece yavan ve kuru kalabalık gibi geliyor. Açıyorum kapıyorum tahammülüm yok. Dün bir kaç yazı okudum işte okumaz olaydım.

Oysa ben size sadece Lara' dan bahsedecektim uzun uzun, nasıl büyüdüğünden, nasıl akıl dolu sözler ettiğinden, cümleleri geçip paragraflarla konuştuğundan ve enteresan bir neden-sonuç ilişkisi ile yazdığı senaryolardan, anlattıklarına göre şekillenen yüzünden, ellerinden.

Gördüm ki aslında Lara gerçekten çok büyümüş. Yaşı gereği hak verdiğim ama son derece gereksiz bulduğum ısrar ve inatları genellikle nedenli imiş . Başka bir şeye takılıp buralardan çıkarırmış meğer hıncını diyecektim.

Söylediğim her sözü, yaptığım her hareketi, gördüğü her anı kaydediyormuş meğer. Enteresan bağlantılar kuruyormuş olaylar, mekanlar ve insanlar arasında diyecektim.

Kimi zaman sadece dinlemek kimi zaman uzun uzun anlatmaya ihtiyaç duyuyormuş, kimi zaman da sadece dizime yatmaya ya da kucağımda oturmaya hepimiz gibi, sevilmeye diyecektim.

Kızım kendini ifade etmeyi aslında o kadar iyi öğrenmiş ki sadece dinleyenin biraz daha sade biraz daha duru bakmasına ihtiyacı varmış. Düz...

Seni anlıyorum, haklısın kelimelerini duymaya ihtiyacı varmış meğer hepimiz kadar. Yargılanmadan, eleştirilmeden, "ama" demeden.

Dün gece uyumaya çalışırken yatağında "yanıma gel anne" diye fısıldadı ki yanındaki koltukta oturuyordum zaten. Gittim uzandım yanına, sarıldı; "ben okuldayken sen beni özlüyor musun?" diye sordu yine fısıltıyla. Sıkıca sarıldım ve hem de nasıl özlüyorum hayatım, çok çok ama özlemek de güzeldir bazen. Senin okulda mutlu olduğunu, eğlendiğini, iyi vakit geçirdiğini bilmek beni mutlu ediyor. Okuldan sonra kavuşmak da sarılmak da öpmek de sohbet etmek de, seninle dolu dolu vakit geçirmek de... demek istedim ama boğazım düğümlendi, yutkundum ve daha sıkı sarıldım daha daha daha.. Çok diyebildim sadece, çok.. Ben de seni dedi kuzum ve uykuya daldı güven içinde.

12 yorum:

  1. Son paragrafı okuyana kadar yazacağım çok şey vardı aslında.
    Ece 6 yaşında ve geçen bizde de aynı diyalog geçti. Sanırım güven işin özü. Çünkü kızım hala uykuya dalana kadar beni yanında istiyor.

    Gelecek kaygısına hiç girmeyeyim. Ben de tv açmıyorum gazete okumuyorum ama iş arkadaşımdan öğreniyorum Adriana yengeyi, bedelli askerliği, hurmaları...
    Çocuğumu doğru yetiştirebilecek miyim acaba?
    Öperim Ülkerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nilhan' cım bir zamanlar bir kitap okumuştum NLP ile ilgili. Orada diyordu ki sevgi, saygı ve güven ihtiyacımız olan temel değerler 3 yaşına kadar tam olarak doyurulmazsa hayatımız boyunca eksikliğini taşırız. Oradan yer etmiştir aklımda. Haklısın güven çok çok önemli.
      İşte biz buradan bakarken oradan bize bakanlar da sadece bir sürü veya ümmet, tebaa görmek istiyorlar, bunun için de işte ne lazımsa...

      Sil
  2. Kızım daha 6 aylık ama aynı endişeleri ben de taşıyorum ve çok ama çok korkuyorum. Ve evet insan evladını yanındayken bile ozluyor bazen, kaldı ki okul... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahar hanım, korkular içimize çöreklendi kaldı. Herkes kaçmak istiyor artık buralardan. Ama o da çözüm mü, kolay mı? Of ki of... Teşekkürler katkınız için, sevgiler benden de.

      Sil
  3. Ah Ülkercim, sen yine bize kuzuyu anlat güzel güzel, biz dinleyelim hikayelerinizi, gülümseyelim, "Vay be" diyelim, öğrenelim Lara'dan...
    Ben teeee cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri İngiliz'im ülkeye, ülke gündemine, maalesef öyle, sanırsın ki İngiltere'de yaşayan bir İngiliz soylusuyum, o kadar yabancıyım işte :( Pek fena di mi, okumayınca, görmeyince, dinlemeyince memleket güllük gülistanlık sanmıyorum elbette ama.....
    Sen bize Lara'yı anlat şekerim, her devrin bir sonu var, biz dua edelim de o son çabuk gelsin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esen' cim ilgilenmek istemiyorum bir yandan çünkü feci moralim bozuluyor, çok zor toparlanıyorum sonra ama bir yandan da eksik hissediyorum bu kadar kopuk olunca. Amaaaan işte aşağı tükür sakal yukarı tükür yine sakal durumu :)
      Lara' nın halleri keyif veriyor bu ara sadece, çok şükür. Öperim.

      Sil
  4. rengim ne yazayım bilemedim.düşünce kaygı ve tespitlerimiz ortak.2 yıldır bakmıyorum ben haberlere.evet kaçmak belki ama bakıpta sinir olup kendimi yediğimde ne işe yarıyor üzülmekten başka.ama bu eğitimle ilgili gelişmelere işim gereği öğrenmeme şansım olmuyor.sinirden zıp zıp zıplasamda inanılmaz bir dayatma var karşımızda.bazı arkadaşlar destekleyenlere müstahak diyor ama bizim ve çocuklarımızın suçu ne.
    şu yaşıma kadar kendi ülkemde hiç bu kadar yabancı hissetmemiş hissettirilmemiştim.Allah sonumuzu hayır eylesin.
    adında Gazi,Atatürk olan okullar başı çekti.ya yeniden yıkılıp yapılıyor(adı değiştirilerek) ya da başka bir sebebp bulunuveriyor.bu önemsiz bir detaydır.ama neden olduğu ve nereye gittiğimize dair en güzel ipucudur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen sistemin içindesin bir de . Gözünün önünde oluyor hersey ve nereye kadar bilmeyeceksin görmeyeceksin direneceksin. Hep aynı şeyi düşünüyorum bir gün devran dönse de elde kalan...

      Sil
  5. Ne anlamlı ne kadar doğru bir yazı yazmışsınız.İçimi yakıyor ülkemin geldiği,getirlmeye çalışıldığı durum.En acısı da ne çok geri kafalı,cahil yobaz,kafasının içi örümcek bağlamış insan varmış ülkemde..Ne boş ne geri ne cahil bir toplummuşuz biz meğer de bilememişik...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece konuşup yazabiliyoruz dilimizin döndüğünce ama kendi kendimize işte. Teşekkürler katkınız için :)

      Sil
  6. ay işallah okula gidince saçmalıklarla uğraşmak zorunda kalmaz ve büyüklerine kızmaz di mi yaaa :) lara da büyüdü vallaaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim kuşak şanslıydı sanırım zamaneyi düşününce Deep. O kadar çok yanlış var ki şimdi. Elbette ve malesef kızacak hem de hepimize.

      Sil

Diğer yazılardan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...